"Yo siempre me había imaginado el paraíso bajo la especie de una biblioteca."
"Ben cenneti hep bir çeşit kütüphane olarak düşlemişimdir."
Jorge Louis Borges

5 Nisan 2012 Perşembe

AMARE ME NOCET-ENİS BATUR

İçtiği kahvenin parasını ödeyip bulvarın öbür tarafına geçti sıkışıp kalmış arabaların arasından, Saint Sulpice meydanına yöneldi, Cafe de la Maire’ye bir göz attı Michel Londsdale bir köşede oturuyor mu diye, çeşmenin etrafından dolanarak meydanı, çeşmenin etrafından dolanarak meydanı katetti, Rue de Canivet’ye gelince pergeli daralttı, ağır adımlarla, bütün yapılara bakarak o küçük sokağı tamamladı, aynı tempoyu koruyarak Rue Servandoni’ye girdi. 1920’lerin başında, sırf Joyce’la tanışmak amacıyla Paris’e geldiğinde Faulkner bu sokakta kalmıştı. Cafe de la Marie’de oturmuş hergün, Djuna Barnes’la Stein’da o sıralar sık geldikleri için “Amerikalıların kahvesi” olarak anılırmış orası. Faulkner, birgün Joyce’un oturduğu masaya komşu bir masaya yerleşmiş, yakından izlemiş mimiklerini ve hareketlerini, kalkıp tanışmak için gereken cesareti toplayamamış içinde, Amerika’ya dönmüş.

Köşeden sola saptı, Rue de Medicis’ye, 23 numarada bir vakitler E.B’nin oturduğunu bildiği sokağa yöneldi, ardından, meydana gelidiğinde, köşede bir süre durup kendisine uzun bir yürüyüş güzargahı tayin etti, pergeli yeniden açtı.

31 Mayıs günü, sabah saat 11.00 sularında, Old Navy’nin önünden geçiyordu, hemen gördü: Anna Karina, bir kadın arkadaşıyla oturmuş sohbet ediyordu. Hiçbir hazırlık yapmamıştı kafasında, şimdi düşünüyor da kesinkes öyle bir niyet taşımamış olduğu kanısını taşıyor hala, nasıl aniden döndüğünü, masaya yaklaştığını çıkaramıyor bile: “Affedersiniz” diye girmişti söze, masanın yanında dikilip, daha doğrusu ayakta durarak, ama hafifçe onlara doğru eğilerek, hangi kelimeleri yanyana getirdiği hakkında hiçbir fikri yoktu şu an, zaten kadının kendisine bir şey söylediğini duyduğu, ne söylediğini duymadığı için, galiba, kurulmuş gibi, gene aynı kelimeleri sil baştan yeniden tekrarlamaya koyulmuştu, heyecandan soluğu duracak olmuştu sanki, ama bu kez bıçak girmişti araya, Anna Karina’nın belli ki demin ağzından çıkan kelimelerin tekrarından ibaretti, bu defa apaçık duyduğu:

- Beni rahatsız ediyorsunuz.

O anda durmuş, gövdesinin gerildiğini, kan basıncının ters yüz olduğunu sezmişti. Hazırcevaplığı ile bilinen biriydi adam, bu özelliği doğal bir kısa devre yarattı hemen, içinde bir başkasının düzenlediği cümleleri döktü:

- Siz beni otuz yıldır rahatsız ediyorsunuz – belki de ediyordunuz demeliyim artık. Özür dilerim.

Rue de Buci’ye girdiğinizde, ilk sola sapın önce, orası Rue du Chateau de Bourbon’dur, kısa ve sevimli bir sokak, köşeye gelince çatallaşır iş, kuzey-doğuya yönelin, Rue de Cardinale’e girin, yılan gibi dolanın içinde, sessiz ve ıssızdır genellikle, tam ortasında durduğunuzda ne kimse sizi görebilir ne siz kimseyi görebilirsiniz.

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

©2012 Kitap Önerisi


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
9