"Yo siempre me había imaginado el paraíso bajo la especie de una biblioteca."
"Ben cenneti hep bir çeşit kütüphane olarak düşlemişimdir."
Jorge Louis Borges

3 Mayıs 2012 Perşembe

A’DAN X’E-JOHN BERGER TARAFINDAN KURTARILMIŞ MEKTUPLAR-JOHN BERGER

"John Berger ince ince işlenmiş bir eser sunuyor bize. Şefkatle ve sonuna dek sorgulayan, eleştiren bir siyasi bakışla yontulmuş bir kitap bu, kontrollü öfkenin kitabı. Yazdığı her şey derin, itinalı ve detaylı: özgürlük ve tutsaklık, umut ve umutsuzluk, güç ve güçsüzlük, aşk ve âşık olduğumuz kişi elimizden alındığında duyduğumuz o korkunç özlem." –Arundhati Roy


"A'dan X'e uzun yıllardır okuduğum en duygulu ve dokunaklı kitaplardan biri. Gücü, mevcut olanakları kullanışındaki tutumluluktan geliyor, her türlü zulme direnen kalıcı aşkı anlatış tarzından. Bize zulmeden güçler ne kadar amansız / habis / kötücül / gaddar olursa olsun, aşkın ve insan ruhunun asla yok edilemeyeceğini gösteriyor." –Harold Pinter



*
Geçen sene, Suse kasabasının kuzeyindeki tepelere inşa edilmiş, yüksek güvenlikli yeni hapishane açıldığında, şehir merkezindeki eski hapishane kapatıldı ve terk edildi.
Eski hapishanedeki 73 numaralı hücrenin son sakini, ranzanın karşısındaki duvara mektup gözleri yapmıştı. Boş Marlboro kartonlarından yaptığı rafı, koli bandıyla sıkı sıkı duvara yapıştırmıştı. Her bir göz birkaç oyun kâğıdı destesi alabilecek büyüklükteydi. Üçünde mektup tomarları bulundu.
Hücreye ışık, duvarın tepesindeki küçük, yuvarlak, erişilmez bir açıklıktan giriyordu. Hücrenin eni 2,5, boyu 3, yüksekliği 4 metreydi.
Pencereleri parmaklıklı ve buzlu camlı uzun bir koridor, eski hapishanenin bu kanadındaki hücreleri sığınağa benzeyen bir ortak salona bağlıyordu. Salonda ilkel yemek pişirme aletleri, musluk, televizyon, banklar, masalar ve daima hazır bulunan silahlı gardiyanlar için yüksek bir platform vardı.
73 numaralı hücrenin son mahkûmu, terörist bir şebekenin kurucu üyesi olmakla suçlanmış, iki kere müebbet hapse mahkûm edilmişti ve adı Xavier'di. Mektup gözlerinde bulunan mektuplar ona gönderilmişti.
Mektuplar okunduğunda kronolojik sıraya göre dizilmedikleri anlaşılıyor. A'ida –gerçek adı buysa– mektuplarına tarih düşerken yılları değil sadece ayı ve günü yazmış. Mektuplaşmanın uzun yıllar boyunca devam ettiği belli. R.'yle birlikte mektupları temize çekerken, çıkarım ya da tahminle yeniden kronolojik sıraya sokmak yerine, Xavier'in yaptığı düzenlemeye sadık kalmaya karar verdik. Bazen A'ida'nın mektuplarının arka sayfalarına (kâğıtların iki yüzüne birden yazmamış asla) notlar düşmüş Xavier. Bunları da temize çekip daha farklı bir karakterle kitaba aldık.
A'ida besbelli ki mektuplarda, bir aktivist olarak sürdürdüğü hayatından bahsetmemeyi tercih etmiş. Ancak zaman zaman, tahminimce belli göndermeler yapmaktan da kendini alamamış. Kanasta oynadığına dair sözlerini buna yoruyorum. Gerçekten kanasta oynadığından şüpheliyim. Yine aynı ağzı sıkılıkla, yakın arkadaşlarının ve bulunduğu yerlerin isimlerini de değiştirmiş olmalı. A'ida ile Xavier evli olmadıklarından, onu görmek için izin almasının hiç imkânı yoktu.
A'ida'nın yazdığı halde göndermediği bir-iki mektup da var. Bazı mektuplara, daha başından göndermeyeceğini biliyormuş gibi başlamış sanki; bazılarında da söylemek istediği şeylerin telaşesi, sonradan saklamaya karar verdiği şeyler yazmaya sevketmiş onu.
Gönderilmiş ve gönderilmemiş mektupların nasıl elime geçtiği şu anda bir sır olarak kalmak zorunda çünkü bunu açıklarsam başkalarını tehlikeye atabilirim.
Gönderilmemiş mektuplar da gönderilmiş olanlarla aynı mavi kâğıda yazılmış. Onları uygun gördüğüm tomarların içine koydum. Ama siz yerlerini değiştirebilirsiniz.
Xavier ve A'ida şimdi her neredelerse, ölü ya da diri, Tanrı gölgelerini korusun.
J.B.

*
(…) Sana iki kere müebbet verdikleri anda onların zamanına inanmayı bıraktım.
(…) Bundan sonra ne yapmayı planladığımızı tahmin edemezler. Bu yüzden asapları bozuluyor. Bizi içine tıktıkları sessizlik alanını aşamazlar. Onların tarafında, sınırları yalan ithamların uzak uğultusuyla çizilmiş bir alan bu, bizim tarafımızdaysa sessiz nihai planlarımızla.
(…) Eskimo şair Panegoosho çıkageldi ve çocukken tanıdığı insanlardan bahsetmeye başladı. “Güzel olmaya çalışmazlardı bile, sadece dürüst olmaya çalışırlardı, yine de güzellik mevcuttu, bir gelenekti.”
(…) Yemişler daldan kurtulup parmaklarım boyunca elimin çukurunda yuvarlanıyor, sadece bunu yapmaya yazgılıymışlar gibi. Tuhaf bir his. Parmaklarımın dokunmasıyla vadeleri dolmuş gibi. Bu da bana şeyi hatırlatıyor, her ayın belli bir döneminde, bir yumurtam yumurtalıktan ayrılıp tüpümün ağzına düşüyor, kirpiye benzeyen uzantıları onu ileri itiyor, rahmimin yukarısında periton ağzına, köşk tabir edilen yere gelene kadar. Mi Guapo, hücrende sana derim ki: O köşk senin köşkün!
(…) Kendimi yaşlı hissettim, askerlerin savaşçı olduğu, annelerin endişeyle de olsa asker oğullarından gurur duyduğu zamanları hatırlayabiliyorum hala. İlerle, Çekil ya da Koruma Ateşi Aç türü eski askeri komutlar hükümsüz kaldı çünkü ne bir cephe hattı ne de karşıda başka bir ordu var. Hiç kimse bu zorbalardan birinin asaletle öldüğünü söyleyemez.
(…) Bir kadının bir erkeğe sunabileceği komik şeylerden biri kavisli çatılardır. Gülme. Pagodalar kadınsıdır. Bir kadın bir odada yaşamaya başlar başlamaz odanın tavanı kavislenir. Fark etmemiş miydin? Eğer odada sefil bir haldeyse, tavan yırtık bir yen gibi yere sarkar. Kendini iyi hissediyorsa tavan Celile tepeleri gibi dalga dalga uzanır. Bu etkinin oluşması için bir kadının odayı ziyaret etmesi yetmez, içinde yaşamalıdır. Hava durumu gibi bir olgudur bu, aylar sürmesi gerekir.
(…) İhtiyar kadınların değerli taşları diğer kadınlarınkine nazaran daha mı fazla parlar? Belki. Gençken taktıkları mücevherler, eskiden onların sahip oldukları ışıltıyı korur. Güneş battıktan hemen sonra bazı çiçeklerde gördüğümüz ışıltı gibi.
(…) Doğrusu ne? Taban tabana zıt bir anlam kazanana kadar işkence edilmiş kelimeler; Demokrasi, Özgürlük, İlerleme, hücrelerine geri konduklarında bir dedikleri bir dediklerini tutmuyor. Çözüm: yoksulların akşam lisanı. Bununla bazı doğrular anlatılıp korunabilir.
(…) Düşündüm ki: Bir kadın bir erkek için üzülebilir, onu teselli edebilir yine de teselli uzun sürmez. Erkekleri düşündüm, birbirlerini kahraman gibi karşılamayı nasıl sevdiklerini – küçük zaferlerini kendileri icat etmeleri gerekse bile. Birbirlerine tuttukları alkışlar, bizim kısa tesellilerimizden daha uzun ömürlü değil.
(…) Zaafları da vardır meleklerin. Om beşinci yüzyılda düşmüş meleklerin sayısının 130 milyon olduğu tahmin ediliyordu! Çoğu, Asael gibi, bir kadınla yattıkları için düşmüştü. Sıralamadan emin değilim. Öbür türlü de olabilir- belki önce düşmüşlerdir, sonra değil. Asla bir meleği kabul etmeye ikna olmazdım- ama düşmüş bir melek olabilir.
(…) IMF WB GATT DTÖ NAFTA FTAA – kısaltmaları dili işgal ediyor, eylemlerinin dünyayı boğduğu gibi.
(…) Küçük şeyler korkutuyor bizi. Ölümümüze sebep olabilen büyük şeyler cesaret veriyor.
(…) Onlar seni almadan önce geleceği pek düşünmezdim. Ama babalarımız bizim gelecek için mücadele verdiğimizi söylüyorlardı belki. Ama biz değil. Biz kendimiz kalabilmek için savaşıyorduk…


*
Her türlü sevgi tekrarlara bayılır çünkü tekrarlar zamana kafa tutar.
Mektup türünde yazılan romanların iyi örneklerinden birini sunuyor bize Berger.
Hapisdeki sevgiliye gitmeyeceğini bile bile yazılan mektuplar.

Berger politik duruşunu her eserinde sergileyen bir yazar. Ama bunu edebiyat değere
her zaman dönüştürebilmiş biri. Dünyanın her ülkesini, her ülke insanının acısını
kendine dert ediniyor, bunu da kitaplarında göz önüne seriyor.

Aynı zamanda yürek burkan bir aşk öyküsü bu roman. Dışarıdaki Aida’nın hapisdeki
Xaiver’e  yazdıkaları, Xaiver’in hapisdeki düşünceleri, hem ortak bir dünyanın sorunları, hem de iki kişi arasındaki ilişkinin tüm sorunlara karşı saf sevgi ve yürekli bir yaşamın küçük pırıltılarla direnişinin bir öyküsü anlatılan. Tuhaf bir tad ve boğazımızda bir düğüm bırakarak. Son cümlesisi şöyle Aida’nın:

“Ya Nur;
 Uyku ilk evimizdir, çatısız, duvarsız, yataksız. Diğerleri sonradan gelir, uykunun verdiği ilhamla. Bu gece, doğum günümden sonraki gece, seni ilk evimize alıyorum sevgilim. O devasa kapının altından atıyorum, beni içinde bulacaksın
                                                                                                                Bu gece A’idacığın

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

©2012 Kitap Önerisi


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
9