Birbirinden ilginç öyküleri peş peşe dizerek okuyucusuyla
ilgisini hiç yitirmeden, karşılıklı duygu alışverişinde bulunarak, telaşla,
hevesle, istekle yazan, Latin edebiyatının ünlü isimlerden Lucius Apuleius'un
yapıtıdır Metamorphoses. Antikçağlardan günümüze kalan bir roman; Batı
edebiyatında yüzlerce çevirisi yapılmış, yüzlerce romana, oyuna esin kaynağı
olmuş, görsel sanatların görkemli eserlerine malzeme oluşturmuş, 11 kitaplı bir
öykü klasiği. Roma İmparatorluğunun eyaletlerinde yaşayan sıradan insanların
sıradan yaşamlarının çarpıcı yanlarının alaycı ve eğlendirici bir ifadeyle
sunulduğu bu yapıtın temel içeriği, yanlış bir büyü sonucu eşeğe dönüşmüş bir
insanın gözünden, insanoğlunun gizemli doğasının ortaya dökülüşüdür. Bir ahlak
felsefecisi gibi, insanın yaşamını, ahlakını, zayıflıklarını ve erdemlerini
değerlendiren, kendi kendine düşünen, konuşan, sevinen, öfkelenen bu sevimli
eşek, başından geçen öykülerle, okuyucuyu karşı taraftan alır, tümüyle kendi
dünyasının içine çeker. Okuyucu artık onun aklından, düşüncesinden ve onun
gözlerinden, önce kendisini, sonra diğer insanları, değişik yaşamları ve
doğanın gizemli özelliklerini seyre dalar. Bir eşeğin gözlemleri, okuyucunun
kendi içini seyrettiği bir ayna halini alır. Dolayısıyla okuyucu da bir anlamda
başkalaşır. Kitap içinde kitaptır Metamorphoses. Metnin temel konusu olan bir
insanın eşeğe dönüşme öyküsüyle yetinmez. Başlı başına iki önemli öyküye daha
ev sahipliği yapar. 4 (28) - 6. (24) Kitaplar Cupido ile Psyche'nin, başka
deyişle Aşkile Ruh'un birbirlerine olan tutkulu aşkını konu edinir; 11. Kitap
ise Mısır Tanrıçası Isis'in gizem dinine, büyülü dünyasına sahne oluşturur.
Apuleius'un ustalıkla kurguladığı bu üç öykü adeta iç içe dokunur; Aşk içi
içine sığmaz tutkusuyla, Ruh'un tüm güzelliğini ve saflığını ele geçirir;
Tanrıça İsis bütün görkemiyle Mısır'ın güneş renkli sularından yükselerek,
Roma'nın din yaşamına capcanlı bir soluk, yepyeni bir anlayış getirir. Sonuçta
her bir öykü birbirinin içine yuvarlanarak kendi başına birer başkalaşım olur
ve satırların arasından süzüle süzüle gökkuşağının eskizleriyle, insan ve
doğanın o büyülü, gizlerle dolu ve ele geçmez dünyasının anlatıldığı
Metamorphoses tablosunu oluşturur. Metamorphoses'in Başkalaşımlar (Altın Eşek)
başlığı altında yapılan bu ilk Latinceden Türkçeye çevirisinde, okuyucunun
yapması gereken tek şey, arkasına yaslanıp bu menevişli tabloyu seyretmek ve
Apuleius'un şu samimi seslenişine yürekten katılmak olacaktır: "Kulağını
bana ver, sevgili okuyucum! İnan, keyif alacaksın!"
*
Kurtuluş, gülleri yemektedir.
Edebiyatın başkalaşım kitaplarının en eski ve haslarından
biridir Apuleius’un kitabı.
Konu basit: Büyü ve cinsellik düşkünü Lucius uğraşları sırasında yanlışlıkla kendini
bir eşeğe dönüştürür ve başından geçenleri öykü içinde öykü tekniği (Miletos tarzı) ile
anlatır.
Konu basit: Büyü ve cinsellik düşkünü Lucius uğraşları sırasında yanlışlıkla kendini
bir eşeğe dönüştürür ve başından geçenleri öykü içinde öykü tekniği (Miletos tarzı) ile
anlatır.
Apuleius her iyi yazar gibi şu ikilemi bu kitapta yaratmış:
Bir insanın bir eşeğe dönüşümünü ancak demek ki kendisi başarıyor. Yani
eşekleşmekten insanın kendisi sorumlu. Ama gelgelelim, eşeklik yılları boyunca,
eğer hala insanlığından bir parça kalmışsa, bundan kurtulmak için yine her
şeyini ortaya koyacak olan kendisidir. Eşeklik yılları boyunca şahit olduğu o
birbirinden güzel maceralara,insanlara, olaylar; insan olduğunu sandığı
günlerdekinden daha iyi bir gözle bakabilecektir artık.
İki bin küsur yıl önce yazdığı bu muhteşem kitapla Apuleius bize insanın bu yeryüzünde hep aynı kaldığını gösteriyor. Hırs, şehvet, iyilik, kötülük, Tanrı hep kafamızı kurcalayan, bizi bir çok yollara sokan gizli güçlerdir. Bu yollara girip eşek olmak da vardır. Kurtuluş, gülleri yemektedir.