Nabokov, Conrad gibi ana dilinden başka bir dilde yazan
Andrei Makine’ye bu sorulduğunda çok ilginç bir yanıt geldi: Bütün yazarların
anadili şiirdir.
Bu romanda da şiirsel bir anlatım hemen dikkati çekiyor.
Tuhaftır, bazı yazarların yaşamöykülerine dair kısa bir şey öğrenmek o yazarın
yapıtları hakkında, üstelik daha okumadan, bir şeyler biliyormuşuz duygusu
uyandırır insanda.
Makine’nin durumu da böyledir. Ayrılık, kopmuşluk, kimlik
bunalımı, uzak aşlar, sürgün,hep anımsama, hep geçmiş ve savaş, savaş, savaş…
La Musique d’un Vie (Bir Yaşamın Müziği) tüm bunları hem
şiirsel bir dil ve hem de sağlam bir kurgu ile bir araya getiriyor.
Düş gibi
ilerleyen öykü özellikle sonlara doğru sanki sert virajlar dönüyormuş gibi ardı
ardına gerçekliğin yoluna girer ve kendimize gelmemize neden olur.
Karnımızda
garip bir kasılma, baş dönmesi, kulaklarımızda hüzünlü bir melodi bırakarak
kitabın yolculuğu kendi içinde devam eder.