Seneca (İÖ 4-İS 65): Dilimize de çevrilmiş olan Tanrısal
Öngörü ve Ruh Dinginliği Üstüne’nin de gösterdiği gibi çağının en önemli söylev
ustalarından biri ve Antik Yunan tiyatrosunun öncü temalarını, kendi damgasını
vurarak Shakespeare ve Hölderlin’e ulaştıran bir tragedya şairidir. Medea ise,
çevirmeninin de vurgusuyla "antikçağ aşkının kara çığlığı", "aşk
ve ihanet üzerine bir başyapıttır.
Amor timere neminem
verus potest *
Seneca’nın bu ünlü oyunu çok güzel bir çeviri ile dilimizde.
Bu ünlü konuyu tiyaro eseri olarak ilk işleyen Euripides’tir. Ondan yaklaşık
500 yıl sonra bu kez Seneca işlemiştir.
Yazın tarihinin en ünlü “bir kadının kocasından intikamı”
olarak bilinen bu öyküyü tabii kendi anlayışıyla işler Seneca. Örneğin, ilkinde
Medea’nın başka bir ülkeden gelmiş ‘barbar’ bir gelin olması onun Helen
ellerinde hor görülmesini, istenmemesini önemli bir neden olarak işlerken;
Seneca’da bu neredeyse yok denecek kadar daha bir arka plana atılmıştır. Çünkü
Seneca bir Roma yazarıydı. Oysa başka milletlere “barbar” gözüyle bakmak ilk
çağdaki kapalı ve kolonist Helen topluluklarına özgü bir başık açısıydı. İlkinde
Iason daha bir canlı ve kahraman karakterli iken Seneca’da neredeyse korkak,
silik, yalvaran bir figüre dönüşmüştür. Bu da bizim dikkatimizi tamamen
Medea’ya toplar.
Iason için ülkesini terk etmiş, öz kardeşini öldürmüş bir
kadındır Medea. Yabancı bir ülkeye gelmiştir kocasının ardından. Ama geldiği
yer, bu kadın onlara ne büyük iyilikler etmiş olursa olsun yine de bir
“barbar”dır sonuçta. Iason kendi ırkından biriyle evlenmek zorundadır. On
yıllık bir evlilikten ve iki çocuktan sonra baskılara dayanamayan Iason, karısı
Medea’yı bırakıp kralın kızıyla evlenmeye razı olur.
Bu sadece evliliğini yitiren bir kadının intikam öyküsü
değildir. Alttan alta bir “yabancılık, kimlik ve dışlanmışlık” öyküsüdür.
Iason’un Medea’yı bırakmasının nedeni nedir? Tek bir neden var: Ne kadar güzel,
sadık, akıllı, çocuklar doğuran bir anne, fedakar olursa olsun o son kertede
bir “yabancı”dır.
Seneca metnin bir yerine nasıl bir dünyayı istediğini
gizlice yerleştirmiş bence:
“…………….
Atalarımız parlak
çağlara tanık oldu,
Yalandan dolandan çok
çok uzak,
Hepsi kendi
kıyılarında dolandı, yavaş yavaş
babalarının yurdunda
yaşlandılar,
azıcık mal mülk
edindiler,
doğdukları toprağın
verdiklerinden
başkasını tanımadı,
bilmediler.
……………”
Önerilen çeviri Prof. Dr.Çiğdem Dürüşkan çevirisidir.
Kitap Latince - Türkçe olarak çıktı.
* Gerçek aşk birilerinden korkacak kadar aciz olamaz.