"Yo siempre me había imaginado el paraíso bajo la especie de una biblioteca."
"Ben cenneti hep bir çeşit kütüphane olarak düşlemişimdir."
Jorge Louis Borges

17 Mayıs 2012 Perşembe

OKUYUCU-BERNHARD SCHLİNK

Okuyucu filme çekildikten sonra daha bir bilinir oldu kuşkusuz. Schlink’in oldukça yalın bir anlatımla yazdığı bu roman Nazi döneminde geçen tuhaf bir ilişkiyi anlatıyor. İçinde altı çizilecek satırlar, büyük sorular ve fikirler bulunmasına rağmen asıl çarpıcı tarafı – bir romanın birincil görevi yani- bize oldukça etkileyici, insani bir öykü anlatmasıdır.

Her bölümü neredeyse kusursuz. Biçim ve içerik açısından bir denge söz konusu. Gereksiz bir paragraf bile bulmak zor. Anlatımın dinamikliği ile anlatıcının felsefe dolu soruları, açıklamaları o kadar uyumlu ki film izler gibi bir kitap okumuyorsunuz ama uzun uzun büyük (!) laflar eden bir metin de değil Okuyucu.

Kitabı okuyanlar için bazı sorular var şimdi sırada: Peki ama neden kitaplar? Bu işi neden o kadar büyütmüş, neden birkaç aylık çalışmayla zamanında halledebilecekken bundan kaçınmış? Ve neden bu kadar utanç duymuş ki bundan?

Bu soruların yanıtını tabiî ki vermiyor yazar. Vermesi gerekin ‘okuyucu’ olduğunun çok farkında çünkü.


En eski kulvarlardan birine, polisiye'ye yenilikçi bir dalış yapan Alman edebiyatçı Schlink'in tüm maharetini sergilediği bir roman, Okuyucu. 15 yaşındaki bir çocuğun 35 yaşlarındaki bir kadınla yaşadığı aşk, Nazi dönemi sabıkalarının izleri, ihanet, kaçış, vicdan azabı, uçurumlar, suçluluk duygusu, yakalanma korkusu... Schlink, bu temaları "Suç nedir, niçin suçluyum? " sorularının peşinde ve sürükleyici bir dehşet hikayesinin içinde öylesine ustalıkla işliyor ki, Daniel Cohn-Bendit'in deyişiyle "büyük edebiyat" çıkıyor ortaya.

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

©2012 Kitap Önerisi


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
9