"İntiharda bu kadar önemsenecek ve ürkütücü ne var pek
bilemiyorum. Bir çoğumuz tıpkı çocuklar gibi alçak bir yerden düşerek hafifçe
yaralanırız; ama birinin düşüp parçalanması için, çok yükseklere, göklere
yükselip, ulaşılmaz bir cennetin kapı aralığından içeriyi şöyle bir görmesi
gerekir. Onu, ruhunun dinginliğini bir tabancanın namlusunda aramaya iten
kasırgalar çok acımasız olmalıdır. Ne genç yetenekler, milyonların ortasında,
altınlara gömüldüğü halde ne yapacağını bilemeyen bir kalabalığın arasında, bir
dostun, teselli edici bir sevgilinin yokluğunu hissederek inzivaya çekilmiş bir
halde solup gidiyorlar. Bu düşünceyle, intihar olağanüstü boyutlara ulaşıyor.
Ölümü gönüllü bir şekilde tercih edişle, karşı konulmaz sesiyle genç bir adamı
Paris'e çağıran umutlar arasında ne büyük kişilik çatışmaları, yarıda
bırakılmış ne çok şiir, silinip giderek boğuk bir çığlığa dönüşmüş nice
umutlar, harcanan onca çabanın boşa gittiği ne büyük başyapıtlar olduğunu Tanrı
bilir. Her intihar melenkolinin yüceleştirdiği bir şiirden ibarettir."
*
Klasik romanın yerleşmesinde büyük rolü olan Fransız yazarın
yaşamı gerilim, acı ve kuruntularla geçti. Ama bu edebiyat çalışmalarına
yansımadı ve yazın alanında olağanüstü verimli bir yaşam sürdü. Bütün olarak
bakıldığında, sert eleştirici kişiliğinden çok, insanı kavrayışı ön plana
geçti. Tılsımlı Deri ilk olarak 1830'da yayımlandı.
*
Fransa’nın 19. yüzyıldaki sosyal yapısının tarihsel bir
tablosunu çıkardığı eski ve yeni romanlarını 1830’dan sonra Insanlık Komedyası
başlığı altında topladı. Tılsımlı Deri bu anıtsal eserde “Felsefi Incelemeler”
başlığı altında bir araya gelen romanların ilkidir. Balzac’ın roman
kahramanları çıkar çatışmalarının ortasında, ait oldukları sınıfın tipik
karakterleri olarak ele alınsa da, her birinin bireysel özellikleri, ruh
hallerinden giyim kuşamlarına kadar ayrıntılı olarak tasvir edilir. Tılsımlı
Deri’de isteklere kavuşmanın bedelini kişinin kısalan ömrüyle ödediğini anlatan
Balzac günümüzde edebi gerçekçiliğin en büyük yazarlarından biri sayılmaktadır.
*
“Diler misiniz? İster misiniz? Arzu eder misiniz?” diye
sormam bir daha. Bana öfkeyle
“Beni öldürmek mi istiyorsun?” diye bağırdı.