“La guerre, ce sont nos parents, mon ami..”
1902 Doğumlular da kıyıda köşede unutulmuş bir büyük roman.
1928 yılında Almanca yayınlanmış, 1929’da ise İngilizce’ye çevrilmiş. 1929’da
bir başka büyük yazar Hemingway ünlü Silahlara Veda’yı çıkarmıştı. Hemingway,
1902 Doğumlular’ı “a damned great book” diye tanımlar. “ (lanet olası) büyük
bir kitap”. Zaten iki kitap da neredeyse aynı şekilde son bulur. (İki yazarın
adı da aynı)
1902 Doğumlular klasik savaş romanlarının yazıldığı dönemde
savaşa bambaşka bir açıdan bakar. Ve türünün ilk ve en önemlilerinden olma
şerefini taşır. Savaş romanları genelde cepheyi, askerleri anlatırken Glaeser
cephe gerisini; sivilleri ve çocukları anlatır.
Öyküyü E.adlı bir çocuğun ağzından okuruz. Savaşın
başlamasından biraz önceki olaylar çocuklar arasında geçer ama alttan alta o
zamanın Almanya’sını, toplumu,kıpırdanan anti-semitizm ve savaş arzusunu derin
bir şekilde görürüz.
Kahramanımız, İsviçre gezisinde annesiyle bir otelde iken
savaş patlak verir. Bence romanın en etkileyici yerleri işte bundan sonra
başlar. Oteldeki insanların birbirlerine davranışları, çocukların büyüklerin
aptallıklarını anlayamayacak kadar hala temiz ve masum kalışları, askerler,
atlar…
E ve annesinin zar zor sınırdan geçip eve dönmeleri ve
bundan sonraki olaylar romanın en etkileyici yerleri olmaya devam eder. Cepheyi
değil de geride kalanların yaşamını bu kadar etkileyici anlatan pek az kitap
vardır. Yaşam yine sürer gider ama bambaşka bir şekilde.
Savaş olurken geride kalan kadınlarımız neler yapar,
politikacılar, savaş lordları hiç bunu düşünmüş müdür? Çocuk yaştaki erkeklerle
yatmak zorunda kalmışlığın hesabını verebilirler mi? Hele o açlığın, sefaletin?
Özellikle okuldaki derste o Homeros metnini okurken yaşananlar tüm savaş
tarihinin en az akla gelen ama dehşetli yüzüdür.
1970 yılında Öner Ünalan’ın harika çevirisi ile Toplum
yayınlarının bastığı kitap, daha sonra 1981 yılında Can Yayınları tarafından
bir kez daha basılmış ama bugün hemen hiçbir yerde bulunmuyor. Kitaba değil,
okurlara yazık.
Anna
Marie’nin Türküsü
Bir kurşunla vurulup öldüm,
Artık dönemem yurduma,
Ağlayıp yazık etme gözlerine,
Kendine bir başkasını bul.
Yiğit, yaman bir delikanlı
olsun Anna Marie,
Benim bölüğümden olmasın
yalnız…