"Yo siempre me había imaginado el paraíso bajo la especie de una biblioteca."
"Ben cenneti hep bir çeşit kütüphane olarak düşlemişimdir."
Jorge Louis Borges

14 Haziran 2012 Perşembe

1902 DOĞUMLULAR-ERNST GLAESER

“La guerre, ce sont nos parents, mon ami..”

1902 Doğumlular da kıyıda köşede unutulmuş bir büyük roman. 1928 yılında Almanca yayınlanmış, 1929’da ise İngilizce’ye çevrilmiş. 1929’da bir başka büyük yazar Hemingway ünlü Silahlara Veda’yı çıkarmıştı. Hemingway, 1902 Doğumlular’ı “a damned great book” diye tanımlar. “ (lanet olası) büyük bir kitap”. Zaten iki kitap da neredeyse aynı şekilde son bulur. (İki yazarın adı da aynı)

1902 Doğumlular klasik savaş romanlarının yazıldığı dönemde savaşa bambaşka bir açıdan bakar. Ve türünün ilk ve en önemlilerinden olma şerefini taşır. Savaş romanları genelde cepheyi, askerleri anlatırken Glaeser cephe gerisini; sivilleri ve çocukları anlatır.

Öyküyü E.adlı bir çocuğun ağzından okuruz. Savaşın başlamasından biraz önceki olaylar çocuklar arasında geçer ama alttan alta o zamanın Almanya’sını, toplumu,kıpırdanan anti-semitizm ve savaş arzusunu derin bir şekilde görürüz.

Kahramanımız, İsviçre gezisinde annesiyle bir otelde iken savaş patlak verir. Bence romanın en etkileyici yerleri işte bundan sonra başlar. Oteldeki insanların birbirlerine davranışları, çocukların büyüklerin aptallıklarını anlayamayacak kadar hala temiz ve masum kalışları, askerler, atlar…

E ve annesinin zar zor sınırdan geçip eve dönmeleri ve bundan sonraki olaylar romanın en etkileyici yerleri olmaya devam eder. Cepheyi değil de geride kalanların yaşamını bu kadar etkileyici anlatan pek az kitap vardır. Yaşam yine sürer gider ama bambaşka bir şekilde.

Savaş olurken geride kalan kadınlarımız neler yapar, politikacılar, savaş lordları hiç bunu düşünmüş müdür? Çocuk yaştaki erkeklerle yatmak zorunda kalmışlığın hesabını verebilirler mi? Hele o açlığın, sefaletin? Özellikle okuldaki derste o Homeros metnini okurken yaşananlar tüm savaş tarihinin en az akla gelen ama dehşetli yüzüdür.

1970 yılında Öner Ünalan’ın harika çevirisi ile Toplum yayınlarının bastığı kitap, daha sonra 1981 yılında Can Yayınları tarafından bir kez daha basılmış ama bugün hemen hiçbir yerde bulunmuyor. Kitaba değil, okurlara yazık. 

Anna Marie’nin Türküsü
                  
Bir kurşunla vurulup öldüm,
Artık dönemem yurduma,
Ağlayıp yazık etme gözlerine,
Kendine bir başkasını bul.
Yiğit, yaman bir delikanlı olsun Anna Marie,
Benim bölüğümden olmasın yalnız…
                

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

©2012 Kitap Önerisi


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
9