"Yo siempre me había imaginado el paraíso bajo la especie de una biblioteca."
"Ben cenneti hep bir çeşit kütüphane olarak düşlemişimdir."
Jorge Louis Borges

3 Haziran 2012 Pazar

ALAADDİN’İN PROBLEMİ-ERNST JÜNGER

Önüne çıkan bütün yolları yürüyüp hiçbir yere varamayan, bütün duraklarda inip yolunu bulamayan, bütün kadınları isteyip vuslatı tadamayan, yaşamı da ölümü de koca bir karadelik gibi algılayan, endişe, korku, güvensizlik, yalnızlık, amaçsızlık, değersizlik, bencilik, bencillik, tüketim fetişizmi gibi çağ hastalıklarını sıradanlaştırarak aşmaya çalışan bir adamın…
İnsanlar arasında insansız, dostlar arasında dostsuz, aşklar içinde aşksız, tek başına çırpınışının…
İnsanın, derinlere kaçmış Beni ile aynadaki Suretinin, insanlık durumu ile insanın durumu arasındaki en acımasız kavganın…
Öğrenilecek hiçbir bilgi, okunacak hiçbir kitap, açılacak hiçbir bayrak, haykırılacak hiçbir slogan, tapılacak hiçbir Tanrı, ulaşılacak hiçbir hedef kalmadığına inanan akil adamın, tek çare olarak akıl süzgecini elinden düşürüp “rahatlayışı”nın öyküsü…
Aslında çağımız insanının öyküsü… Okuduktan sonra “rahatlık” hissedecek misiniz?
*

“Kendisini problem olarak tanımlayan bir anlatım çözüm sunmamalı.”

Geçen yüzyılın en ilginç yazarlarından  Ernst Jünger’in en tanınmış romanlarından biri Alaaddin’in Problemi.

Jünger, tartışmalı bir yaşam sürmüş bir yazar. Nazilerle bir dönem ilişki içine girmiş olsa da çok geç olmadan ellerini onlardan çekebilmiş biri. –kimine göre o hep onlardan biriydi- Romanları kadar deneme ve hatıra yazıları ile de bir dönem büyük gürültü çıkarabilmiş bir yazar.

Alaaddin’in Problemi yine felsefi, sosyolojik, ütopik öğelerle dolu. Ölüm, yaşam ve bunların karşısında modern insanın konumunu Jünger kendine has fikirleri ve üslubu ile inceliyor. Klasik bir anlatım tekniği ile başlayan öykü çok sonradan biçim değiştiriyor. Böylece anılardan oluşan ilk bölüm ile fütürist son bölümün bir araya gelmesiyle iki ayrı biçimi birleştiriyor bu roman.

İki dünya savaşını da yaşamış, asker olarak katılmış olan Jünger ölüm,‘dünya’nın sonu’,
yokoluş konuları etrafında dönüp duran bir yazar. Buna paralel ‘güç’ kavramı da onun metinlerinin ortasına oturur. İster devlet olsun ister birey, eline geçen güçle ne kadar güçlü olabilir? Güç ve zenginlik bireyin sorunlarına bir çözüm bulur mu yoksa onun bomboş bir çölle, karanlık bir yeraltı dünyası ile karşı karşıya gelmesini mi sağlar? –Alaaddin’in Lambası mitosu işte burada öyküye giriyor.- Bu roman bize kendi evreninden bu soruların yanıtı vermeye çalışıyor.

Felsefi, politik ve dini göndermelerle dolu romanda Türkiye’den bir bölge de önemli yer tutmakta.

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

©2012 Kitap Önerisi


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
9