"Yo siempre me había imaginado el paraíso bajo la especie de una biblioteca."
"Ben cenneti hep bir çeşit kütüphane olarak düşlemişimdir."
Jorge Louis Borges

9 Haziran 2012 Cumartesi

BİZİM OĞLAN NASIL GASTECİ OLDU-TAHSİN SAMİ

Geçenlerde bizim oğlan aradı. “Baba” dedi. “Geldik kırkımıza. Artık bize bir iş icad etsen de çalışsak.”

Yüzsüze bak yüzsüze. Siz efendim, bilmezsiniz, bu hayta adam olsun diye fakirin çalmadığı kapı, üstünde yatmadığı eşik kalmadı. Pederden kalan apartmanların yarısını bu devenin sırtına yükledim, pazara bile götüremeden ham etti.

Efendim, her anne babanın hayalidir. Çocukları cemiyette itibar gören bir mesleğe sahip olsun. Bu yüzdendir ki ben bizim veledi, en şöhretli okullarda okuttum. Liseyi bitirir bitirmez de verdim bileti eline, koydum parayı cebine Evropa’ya gönderdim. Biz karne göndersin diye beklerken, o her sene bize ucuz sokak kadınlarıyla çektirdiği fotoğrafları gönderdi.

Baktık bu iş olmayacak, aldık Evropa’dan gönderdik Amarika’ya. Oğlumuz tıp tahsil etsin diye yırtmadığımız yerimiz kalmadı. Ama olmadı. Bunun üzerine hiç değilse mühendis olsun dedik. Bizimki halen gönyeyi görse mertek zanneder. Üstelik hocalardan birine sarkıntılık mı etmiş ne; atmışlar bunu okuldan.
Eee, haliyle bu hayat canına tak etmiş. Bir gün çıkıp geldi memlekete. “I wanna be somebody not anybody” dedi. Babalık kolay değil azizim. İş başa düştü.

Bizimkinin elinde diploma yok. Ne altın yüzüğü ne de altın bileziği var. Başladım kara kara düşünmeye.
Bunu evvela bir iş adamı arkadaşıma gönderdim, tercümanlık yapsın diye. Ne de olsa bizim yavrucak 20 senedir oralarda. Sular seller gibi İngilizce bilmesi gerekir. Ama gel zaman git zaman ortaya çıktı ki bizimkinin üç beş bar şarkıcısının şarkı sözlerinden başka bir şey bildiği yok. Arkadaş kibarca, ‘Bu senin oğlan çok kabiliyetli bir çocuk; onu daha yararlı olabileceği bir alanda değerlendirsen de buralarda harcanmasa,’ dedi.
Sadece o değil; elinden tutsun diye yanına gönderdiğimiz kim varsa bir ay geçmeden bastı tekmeyi. Buna bir reklam ajansı kurduk; verdiğimiz parayı aktris özentisi kadınlarla yedi. Baktık bu iş olmayacak; elimizdeki son kozu oynamaya karar verdik. Bizim oğlanı gasteci yaptık. Şimdi bir gazetede köşe yazarlığı yapıyor. Bizim kızı sorarsanız o da benzer yollardan geçti ve şimdi bir dergide editör.

Bazı okurlar buna itiraz edeceklerdir; niye bu memlekette gastecinin oğlu gasteci, diplomatın oğlu diplomat oluyor diye. İzah edeyim efendim. Malumunuz olduğu üzere bu meslekler zeka gerektiren mesleklerdir. Zeka da kalıtımsal birşeydir. Nesiller boyunca devredilir. Bizim çocuklarımız dururken kara suratlı köylü çocuklarında temayüz edecek değil ya. Çocuklarımızın en doğal hakkı mesleğimizi devralmak.
Köyde yaşayan bir çocuk düşünün. En büyük eğlencesi bahçelerin içinden akan dereye ayaklarını sokup serinlemek. O dere onu nereye götürür? En fazla öbür köye. Kasabada yaşayan bir çocuk daha şanslı. En azından hükümet konağını görüyor; devlet diye bir şeyin varlığından haberdar oluyor. Oysa bizim çocuklar öyle mi? Doğar doğmaz liman kentlerini dolduran yabancı bandıralı gemileri görüyorlar. Başka ülkelerin varlığından haberdar oluyor, dünyayı tanıyorlar. Sosyal sermaye meselesi bir yerde bu iş.

Hem sonra bu yoksul ve taşralı bir geçmişten gelenler hayatın zorluklarıyla mücadele ederken kendilerini tüketip bitiriyorlar. Şeş kaza hasbel kader bir yerlere gelseler bile, gelene kadar posaları çıkıyor. Oysa bizimkiler öyle mi? Vur patlasın, çal oynasın, har vurulsun harman savrulsun büyüyorlar. Fazla kullanmadıkları için beyinleri sünger gibi oluyor, her şeyi emiyor. Ne verilirse alıyor, ışıl ışıl çalışıyor.

Mercimek yiyerek büyüyen insandan ne çıkacak azizim; beyni de mercimek gibi olur onların. Şarabın tadını bilmez; senfoni orkestrası dinlemez. Bu tiplerden memlekete ne hayır gelecek.

Bir sonraki yazımızda günümüz medyasına ‘baba’ ya da ‘anne’ kontenjanından giren çok değerli Türk yazar ve gazetecilerine daha yakından bakalım da haklı olduğumu anlayın.

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

©2012 Kitap Önerisi


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
9