"Yo siempre me había imaginado el paraíso bajo la especie de una biblioteca."
"Ben cenneti hep bir çeşit kütüphane olarak düşlemişimdir."
Jorge Louis Borges

7 Haziran 2012 Perşembe

DÖNEMEÇTE-TARIK BUĞRA

Tarık Buğra bu romanında Türkiye’nin tek parti egemenliğindeki cumhuriyetten çok partili rejime, “demokrasi”ye geçiş aşamasını, Cumhuriyet döneminin kavşaklarını ele alan öteki romanlarında olduğu gibi, yine Anadolu taşrasından, oraya özgü insanların dünyasından ele alıyor. Ancak bu kez, daha önce mağduriyet hallerinde, hırpalanan, bastırılan yanları ile tipleştirilen bu insanların, DP’nin harekete geçirdiği bireysel kâr, kazanç, girişim, hırs ve saikleri ile sarmalanmış portreleri ön plandadır. Tarık Buğra, bu eserinde hem bu ortamın demokrasinin yüce siyasal değerleri ve amaçları ile muhataralı ilişkisini sorguluyor, hem de bu ortam ve insan ilişkileri bağlamında bir aşk hikâyesini aşk kavramının labirentlerinde dolaştırarak anlatıyor.


“Dünya’yı kenefe çeviren sempatilerle antipatilerimizdir.”

Tarık Buğra; Kemal Tahir, Yakup Kadri, Peyami Safa, Attila İlhan gibi ülkenin değişimini roman ve öykülerinin merkezine oturtan yazarlardan. Köy veya kent değil de kasaba, ilçe açısından  anlatır. Bunun tabii bazı faydaları olmuştur. Çünkü kasaba ne tam kenttir, ama ne de köydür. Ama ülke de bir bakıma öyledir. İşte bu da Buğra’ya daha rahat hareket edebilme fırsatı vermiştir.
Tarık Buğra romanında 1950’li yıllardan bir avuç insanın yaşamlarını göz önüne seriyor. Milli Şef Yılları, DP’nin alt kesimlerde bir ışık gibi doğuşu, tipik taşra memur-aydın kesiminin bunalımları biraz da dolambaçlı ve karışık bir şekilde anlatılır. Benim dikkatimi çeken bir başka şey romanın adı oldu: Neden Dönemeçte? Buğra birçok başka yazarın tersine çok partili yılların toplumu bir yol ayrımına değil hep beraber bir dönemece soktuğuna inanır. Chp-Dp ayrımı bir bakıma da Kemalist-Anti Kemalist, devletçi-liberal, katı laik- muhafazakar ayrımını simgeler. İşte Buğra bu ayrımın aslında toplumda  o dönemeci alırken meydana geldiğini ve dönemeç atlatılınca yine birbirine karışıp sentezleneceğine inanır.
Hayretle gördüğüm bir diğer şey de, romanın sonralarına doğru birkaç sayfada yoğun bir şekilde meslek ve mesleğini iyi, evrensel boyutta yapmaya, bunun tüm parti ve ideolojilerden daha üstün olmasına yapılan vurgu. Çetin Altan’ın son yirmi yıldır diline pelesenk ettiğini Buğra bu romanında önceden belirtmiş.
Roman tabii bir de hüzünlü bir aşkın öyküsü. Sonlara doğru okuduğumuz mektup oldukça etkileyicidir.  Ülkenin durumu, insanların hırsı ve tuhaflıkları ne olursa olsun sonunda bir noktada bitiyor ve aşk kalıyor sayfaların arasında. Her şey değişiyor ama o asla değişmiyor. Bu kitapta da olduğu gibi…


Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

©2012 Kitap Önerisi


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
9