"Yo siempre me había imaginado el paraíso bajo la especie de una biblioteca."
"Ben cenneti hep bir çeşit kütüphane olarak düşlemişimdir."
Jorge Louis Borges

23 Haziran 2012 Cumartesi

H20 VE UNUTMANIN SULARI-IVAN ILLİCH

Bu yüzyılın ikinci yarısında etkili olan düşünürlerden biri olan ünlü felsefeci ve sosyal analizci Ivan Illich, dikkatini berraklığın ve hayal gücünün olmazsa olmazı olan bir yaratıcı güç maddesinde -"su" üzerinde- yoğunlaştırır. Üzerine başlıca efsanelerin ve kültürel manifestoların inşa edildiği bir yaşam kaynağı ve varlığın başlangıcı olarak suyun iki yönlü doğasını inceler: temizleyici olarak, ev ihtiyacı olarak, dini ve manevi gücün bir gereksinimi olarak... Kokusuz ve sağlıklı oluşuyla yirminci yüzyılda ender bulunan H2O'nun kullanımına ve suiistimal edilişine dikkat çeken Illich, su ile ilişkilendirilen fikirlerin tarihleriyle, mitolojilerle ve bakış açılarıyla bir benzetme yapar. Geçmişten günümüze su saflık saçan bir madde olan olarak biline gelir. Oysa günümüzde insanın hayatını idame ettirmesi için ihtiyat bellediği H2O'dur. Aslında H2O ve su birbirinin zıttıdır.

Bu küçük kitap, Ivan Illich'in bütün yaşamına ve yazılarına yayılan izleğin zarif bir özeti gibidir. Modern endüstriyel toplumun, insanın maddeyle, yani eşyayla, kendi yarattığı araçlarla ve kültürle biçimlenen doğayla ilişkisinde yarattığı radikal dönüşüm. Yetmişli yıllarda endüstriyel araç ve kurumları çözümleyen, okul, tıp, motorlu ulaşım ve enerji kullanımının yanı sıra, ihtiyaç kavramının ve kalkınmanın radikal bir eleştirisini daha da derinleştirdi.
Illich açıkça şu soruyu sorar: Kenti çevreleyen su borularında dolaşan, kimyasal yapısı su olan, işlevsel olarak suya benzeyen o sıvının, insanın tarih boyunca su olarak bildiği, yaratılışın ikinci gününde ikiye ayrılan, vaftiz eder ve abdest alırken ruhu arıtan, antik felsefede tözlerden biri olan, pınarlardan çağlayan, ırmaklardan akan; yani temizleyen ve arıtan o şey ile aynı olduğuna emin misiniz? Aynı şey olduğu varsayımına sahip olmak endüstri toplumunun kesin kabullerine sahip olmak demektir. Küresel ısınmanın hızlanması ve en yıkıcı etkilerini kuraklık ve su sıkıntısıyla göstermesi, "herkesin suyun değerini daha iyi bilmesine" neden oldu.
*
Geçen yüzyılın en önemli düşünürlerinden olan Ivan Illıch’in H2O ve Unutmanın Suları adlı kitabı dilimize çevrildiğinde, Türk yayıncı yazardan bir önsöz yazmasını ister. Sırf bu önsöz için kütüphaneye gider ve birkaç gün “Türkler ve sular” üzerine çalıştıktan sonra aşağıdaki kısa ve alçakgönüllü yazıyı kalem alır büyük düşünür.
 ----
"H2O ve Unutmanın Suları" Kitabının Türkçe Basımı İçin Önsöz

Bu kitabı, dikkatleri “madde” tarihine çekmek için yazdım. Gerçekliğin yalnızca bir sıfat olarak değil, isim olarak da tarih tarafından yaratıldığını vurgulamak istedim. Okurlarımın, maddeyle ya da bedensel sıvılarla ilgili olsun, etle ya da ateşle ilgili olsun, en temel duyusal  algıların bile zaman içinde değişime uğradıklarını ve farklı geleneklerde farklı şekillere büründüklerini bizzat okuyarak yaşamalarını istedim. Su, yalnızca görüşümü belirlemede kullandığım bir araçtı. Dallas kenti ileri gelenleriyle, Meksikalı işçilerle ve bir eğlence gölü yapımı için bulundukları yeri boşaltmaları istenen işportacılarla konuştum. Geldikleri Orta Avrupa ya da Meksika geleneğinde su maddesinin algılanış biçimlerinden söz ettim. Sözlerimin bir gün Türkçe olarak okunacağı aklımın ucundan bile geçmedi.
Ama kitabım şimdi Türkçeye çevriliyor ve yayıncım benden, okuyamayacağım Türkçe baskı için bir önsöz yazmamı istedi. Bu eser, hazırlanırken aklımdan bile geçmeyen insanlarca okunacak. Bu, beni korkutuyor. Bu nedenle, İstanbul’dan yollanan mektubu aldıktan sonra kütüphaneye gittim ve birkaç gün “İstanbul’un suları”na daldım.  Sadece yüzeysel olarak inceleyebildiğim halde, 9 ciltlik Lane Poole’daki  ma birleşimlerinin zenginliği kısa sürede beni sarhoş etti. Hanefilik mezhebindeki suyla ilgili yasaların inanılmaz yalınlığından çok etkilendim. Osmanlı (tatlı-sert) siyasetindeki bilgelik ve İstanbul’daki su tesisatının yeniden kurulmasında gösterilen üstün başarı, beni derinden etkiledi. Yayıncılarımın talebi, bana suyla ilgili birbirinden güzel binbir rüyanın kapısını açmıştı.
Kısa sürede, asla araştırmayı düşleyemeyeceğim bir anlamlar ve simgeler hazinesinin ortasında buldum kendimi. Kahinin suyu kullanış şekline göre –akması, taşması, yüzeydeki parıltısı, dalgaların şikeli, içildikten sonra fincanın içinde zar şeklinde dairesel izler yada onların kuruduktan sonraki halleri- Arapçada yedi ayrı isim alan kehanet hakkında yazılanları okudum. Suya anlam kazandıran ve aşık olduğum Tevrat’taki çok sevdiğim cümlelerden çok daha muhteşem olan dizeler –ne yazık kiçeviri- okudum. Suyun yabani bitkiler ya da ateş gibi mübah olduğunu, insanoğlu tarafından sahiplenemez derinliğini gördükçe, “avam”a dair yeni bir görüş açısı edindim. Tursun Bey’in, Sultan Mehmet biyografisinde, yeni su tesisatı ile yeni camiler arasında kurulan bağlantıyı okurken suyla dinsel ayin arasındaki ilişkinin öngörülemez duygusal boyutunu anladım.  Ancak kendimi bu anlam zenginliğine yabancı hissetmiyorum. Hayal gücüm, bana kuyu açmanın anlamını öğreten Origen ve Kabalacılar’ın, İbrahim’im göçü üzerindeki yorumlarıyla şekillenmişti. Yine de İslam’ın suları ve Osmanlı kaynaklarının ihtişamı karşısında hayretler içinde kalıp bir çocuk gibi dilim tutuldu.
İşte bu nedenle, bu ince kitabımın Türkçeye çevrilmesiyle onurlandırılmaktan şiddetle rahatsız oluyorum. Okurlarımın, bu konuşmamın dünyanın en eski şehri olan, Anadolu’daki Çatalhöyük yakınlarında değil de, kovboyların şehri olan Teksas’ta yapıldığını hatırlamalarını dilerim. Bu konuşma, ataları oldukça yakın bir zamanda Teksas’a yerleşen ve beraberlerinde ne Ortadoğu çöllerinin anılarını ne de Kur’an ayetlerini getirmiş insanlara yönelikti.
Çeviriniz aracılığıyla sizin dünyanızda okurlar edinebileceğim için kuşkusuz mutluyum. Belki bu bir vesile olur da okurlardan biri hepimiz adına Anadolu “madde”sinin hikayesini kaleme alıp Teksas suları gibi yok olan ve H2O’ya indirgenen Osmanlı sularını anlatır. Zira tehlike orada da, burada da aynı.

Çeviren: Liz Behmoaras

Lane Poole: Stanley Lane-Poole. İngliz oryantalist ve arkeolog. Türkler, Türkiye, Müslümanlar ve Araplar üzerine birçok kitap yazmıştır.

Ma: Arapçada su.

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

©2012 Kitap Önerisi


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
9