"Yo siempre me había imaginado el paraíso bajo la especie de una biblioteca."
"Ben cenneti hep bir çeşit kütüphane olarak düşlemişimdir."
Jorge Louis Borges

15 Haziran 2012 Cuma

HAİKULAR-CEVAT ÇAPAN-KENAN SARIALİOĞLU

Türkeleştiren: Cevat Çapan-Kenan Sarıalioğlu
Haiku, 16. yüzyılda Japonya'da ortaya çıkan, üç dizeden oluşan bir lirik şiir biçimidir.
İnsan-doğa ilişkilerini yansıtmadaki yalınlık ve başarıyla bütün dünyada büyük ilgi uyandıran bu sanatın en seçkin örneklerini iki usta ozanımız Cevat Çapan ve Kenan Sarıalioğlu, seçip dilimize çevirdiler.


Haiku Üzerine Notlar 1

1.Haiku herkes içindir. Haikunun özünü kavrayabilen biri daha ilk haikusu ile en usta şairlerden bile güzel bir şey yazmış olabilir.
2.Haiku çocukça görünür ama değerini insan yaşlandıkça anlar. Bu yüzden Roland Barthes son derslerinde hep haiku üzerine konuşmuştur.
3.Haiku bir anda ortaya çıkar ve hep orada kalır.
4.Kendisinde başlar ve yine kendisinde biter. Başka hiçbir şeye ihtiyacı yoktur.
5.Başo edebiyatın Picasso’sudur. Haiku ile tanışan kişi “Bunda ne var ki? Ben de yaparım” diyecektir hemen.
6.Haikuya dördüncü bir dize eklenemez.
7.Haiku her an, her yerde  oluşup durmaktadır. Sadece durup görmek gerekir. Bu yüzden “Haiku’nun Sonu” asla olmayacaktır.
8.Doğa+ nesne+ insan, haikunun “kutsal üçlemesi”dir.
9.Haiku okumak tam doymadan ama açlık da giderilmiş bir şekilde lezzetli bir sofradan kalkmak gibidir.
10.Haiku okuyan, dinleyen ya “bu çok güzel” diyecektir ya da beğenmeyecektir. Çünkü çok açıktır. Örtük, kapalı değildir.
11.Onu sevmek için iyi bir eğitime ihtiyacınız yoktur. Göndermeleri, üstkurmacası, metinlerarası ilişkileri yoktur.
12.3 dize 17 heceden oluşsa bile hep büyük bir boşluk, ferah bir yer algısı uyandırır.
13. Haiku size bir okuma yöntemi dayatmaz. İster 300 yıl önce yazılmış olsun ister bugün gerçekte hepsi aynı anın içinde yazılıyordur. Bu yüzden kronoloji yoktur haikuda.
14.Son dizeden başlayarak da okumak çok mümkün. Gittiğiniz yoldan dönmek gibi.
15.İlk haikuyu sanırım anneannemden duymuştum. Rahmetli dayımın yine işten ayrıldığını öğrendiğinde söylemişti: “bir yerde sebat / etmiyor oğlum/ sudaki kuşlar gibi” tam üç dize 17 hece. Okuması yazması yoktu. Ama işte bir haiku kurabilmişti.

*
Haiku; 16. yüzyılda ortya çıkıp 17-19. yüzyıllarda gelişen, aşağıda örneklerini göreceğiniz gibi üçlü dizelerle yazılan,17 heceden (5/7/5) oluşan, konusunu genellikle mevsimlerden, yılın ilk ayından, doğadan ve insandan alan lirik bir Japon şiir tarzıdır. Birinci ve üçüncü dizeleri beşer, ikincidizesi ise yedi hecelidir. Hokku, hayku,haikai da denilir. Bu şiirlerde çoğu zaman Budizm, Taoizm ve yerel inançları simgeleyen doğa imgeleri kullanılır. Japon edebiyatına özgü bu şiir biçimi, 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başında Batı ülkelerinde de belli bir yaygınlık kazanmıştır. Gelmiş geçmiş en önemli haiku şairleri; Matsıo Başo, Taniguçi Buson, Kobayaşi İssa ve Masaoka Şiki gibi Japon şairlerdir.Türkiye'de haiku tarzında şiir yazmış olan bazı şairler:
Orhan Veli, İlhan Berk, Sina Akyol, Turgay Kantürk, Enis Batur, Melisa Gürpınar, Mustafa Köz, İbrahim Berksoy, Oruç Aruoba, Gökçenur Ç., Kadir Aydemir ve Hakan Cem.Aynı konularda yazılan tanka'lar ise yine Japonların çok kullandıkları yedi dizelik bir nazım şeklidir. Bu dizelerin birinci ve üçüncüsü beş, diğerleri
yedi hecelidir. Toplam 31 heceden oluşmaktadır.

İLKYAZ HAIKULARI / ÇEVİREN : Kenan Sarıalioğlu

sıçrıyor
kör bir serçe
çançiçeğinin üstüne
GYODAI
***
geri dönüyorum
kırgın ve öfkeli
söğüt bahçede bekliyor beni
RYOTA
***
şu kiraz çiçekleri
bırakıp beni hayran
gittiler bu dünyadan
ISSA
***
at dışkısında
kırmızı erik çiçekleri
nasılda ışımakta
BUSON
***
onu kıran insana
sunuyor kokusunu
çiçekli erik dalı
CHIYO-NI
***
ay batıya uzanırken
doğuya kayıyor
gölgesi çiçeklerin
BUSON
***
çiçeklenmiş erik
bekliyor ev sahibini
bahçede
KİKAKU
***
söğüt
unutmuş köklerini
taze otlarda
BUSON
***
koparsam bir türlü
koparmasam bir türlü
ah şu menekşe !
NAOJO
***
sıçrayan sudan mı
irkilip dökülüyor
sarıgülün yaprakları?
BASHO
***
uzadı günler
tatlı tatlı söyleşir
kumsalda gemiler
SHIKI
***
yaşlandığımızda
gözyaşı sebebidir
günün uzunluğu da
ISSA
***
yavaş geçiyor gün
yerleşiyor bir sülün
köprü üstüne
BUSON
***
gün uzun
gözlerim yorgun
denizi seyretmekten
TAIGI
***
denizin üstünde
batıyor güneş
sisin buğusunda
BUSON
***
kore gemisi
yoluna devam ediyor
deliyor sisi
BUSON
***
terketti köyü
sattığım inek
sisin içinde
HYAKUCHİ
***
hasta bir keşiş
temizlemiş bahçeyi
erikler çiçek dolu
SORA
***
çiçek bayramında
annesiyle arkadaş
kör bir çocuk
KİKAKU
***
geçti çağımız
çiçekli bir dalı kırarken bile
buruşuk ağzımız!
ISSA
***
dökülmüş erik çiçekleri
söğüt ağacı
garip, yabancı!
BUSON
***
kalbindeki bütün arzu
bütün nefret
söğüde emanet
BASHO
***
tarla kuşu
çığlığı duyuluyor sadece
kendisi nerede?
AMPU
***
yerden göğe özgür
tarla kuşu ötüşür
ovanın ortasında
BASHO
***
yavruların bekliyor
tarla kuşu
göğe öyle yükselme!
ŞAMPU
***
aksırdığım anda
baktım ki tarla kuşu
yok ortada
YAYU
***
gel birlikte oynayalım
öksüz
serçe!
ISSA
***
hiç olmamış gibi
bu kuzgun
bu söğüt!
ISSA
***
rüzgarda uçuşan kelebek
içimde bir hız, derinde;
tozdan yaratıldın sen de
ISSA
***
ne tuhaf bir bakışla
bakıyor bana
kara kurbağa!
ISSA
***
aşk peşinde kedi
bıyıklarına yapışan
lapayı da yemedi
TAIGI
***
çırpınıyor kelebek
kesmiş gibi umudunu
bu dünyadan!
ISSA
***
_________________
_________________
ON ALTI HAİKU - Yorgo Seferis / Çeviren: Cevat Çapan
"bizden gelen bu.../ Marcus Aurelius"
1
bir damla şarap
damlat göle,
gözden kaybolur güneş.
2
dört yapraklı
tek yonca bile yok tarlada
üçünden hangisi suçlu?
.....
6
düşüncelere dalmış
göğsü yorgun
aynada.
.....
8
gece, rüzgar
yayılıp dalgalanıyor
ayrılık.
.....
10
ölü bir kelebeği
kaldırıyorum şimdi
süssüz, boyasız.
11
nasıl bir araya getirebilirim
binlerce parçacığını
her insanın?
.....
15
dünya batıyor
iyi tutun, güneşle
tek başına bırakacak seni.
16
yazıyorsun:
mürekkep azalıyor,
deniz yükseliyor.
__________________________________
HAIKULAR
kimse kalmadı
davulculardan başka
kapımı çalan
* * *
sen de oyalan
tarağın kırılmadan
uzun saçınla
* * *
dikenli dalda
büyüttüğüm kızlarım
tomurcuk kalsa
* * *
kuşburnu çayı
içer, yabangülünü
tanımayanlar
* * *
yabangülünün
hangi huyunu aldı
kuşburnu çayı?
* * *
canını sıkma
göğsünde pencere aç
leyleklere bak
* * *
bir gün bakarsın
yastığa işlediğin
kuşlar da uçar
* * *
tavuskuşları
uyur mu hiç kafeste
sıcak gecede
* * *
gitmek istersen
göğüs kafesim açık
uç kınalı kuş
* * *
utanmasın hiç
kuşlara mektup yazan
yalnızlığından
* * *
ağaçlar gibi
içinden konuşur hep
yaşlı kadınlar
* * *
akar kokusu
dağların arasından
mor menekşenin
* * *
taş çiçeklenir
mendireğe martılar
üşüştüğünde
* * *
usulca yağar
kesilmiş odun kokan
bir sokakta kar
* * *
kışla barışık
lahanadaki tırtıl
kör bıçakla da
* * *
boyalı sandal
beyaz nilüfer gibi
uyandı suda
* * *
akarsu durup
yassı dere taşının
başını okşar
* * *
içtikçe içti
bir ebruli şekayık
yaz güneşini
* * *
rüzgar dinse de
paylaşamaz maviyi hiç
gök ile deniz
* * *
lale anlatsın
sovanın içindeki
bekleyişini
* * *
akşamsefası
sevdalı mı acaba
ay ışığına
* * *
kuş yuvasını
delidolu lodosun
yoluna kurmaz
* * *
uyandırıyor
meleklerin şarkısı
her gece beni
* * *
beni kim özler
susuz kalan saksıdan
başka balkonda
* * *
yediveren gül
ile aynı köktendir
yediveren aşk
* * *
horoz sesidir
sabah sessizliğini
doyasıya içen
* * *
çavdar ekmeğin
ve tahta masan varsa
hayatı çağır
* * *
limon kabuğu
yanınca sobalarda
yürek serinler
MELİSA GÜRPINAR
_______________
_______________
HAİKU'LAR / Çeviren: Ülkü Tamer :
bir gün
I
İncecik salkım söğüt
nerdeyse altın, nerdeyse amber,
nerdeyse ışık...
II
Kilden davullarını çalıp
yanlış alarmlar veriyor
kazlar.
III
Soylu tavus, uzun pırıltı,
demokratik kümesin önünden
bir alay gibi geçiyorsun...
IV
Ev taşımıyor kaplumbağa
kendi evini taşıyor hep,
yalpa vurarak gidiyor yolda.
V
Kuru yapraklarla dolmuş bahçe;
hiç böylesine yeşil görmedim
ilkyazda, ağaçlarda.
VI
Çamur parçacıkları
karanlık yolda,
zıplıyor kurbağalar...
VII
Yarasa, geceleyin,
uçuşunu çalışıyor seçenin,
gündüzleri de uçabilsin diye...
VIII
Gecenin kelebeği,
yerleştir çıplak dala
kuru yapraklarını kanatlarının!
IX
Göğün altında bülbül
uçuruyor duasını
tek yıldıza
X
Parlak ay
yerleşip ağa
uykusunu kaçırıyor örümceğin.
XI
Deniz karanlık gece,
bulut, deniz kabuğu,
ay; inci.
J. J. Tablada
_____________
_____________
TANKA'LAR
koklamak için
burnunu süreceksen toprağa
karıncaların şakalarına gülebilmelisin
*****
kırmızı leke durur parmaklarımda
zaman biçare
afiyetimdedir yediğimiz böğürtlenler
*****
daldaki kırmızı elma
düşündü ağaçta pembe beyaz çiçek halini
kurt içini kemirirken
******
yaşlı denizi ve denizciyi coşturan
dinlemekten yorulmadıkları türküdür
martı sesleri
*****
geceye bir mum yaktığında
önce yüzünün aydınlığını görecek karanlık
ve kamaşacak gözleri

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

©2012 Kitap Önerisi


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
9