Daha önce Veda Yemeği, Cuma, Çalı Horozu ve Altın Damla adlı
kitaplarını yayımladığımız, Fransız edebiyatının büyük yaratıcılarından Michel Tournier’nin
en önemli romanlarından biri olan Kızılağaçlar Kralı’nı sunuyoruz bu kez.
Kızılağaçlar Kralı, herkesin kendi halinde bir oto tamircisi
sandığı, oysa masallardaki tenobur devleri çağrıştıran, kökeni yıldızlar ve
gezegenler evreninde olan, zamanın ölçüsünden sıyrılan, ancak
güncel olaylar içinde de yaşamak zorunda kalan Abel
Tiffauges’un İkinci Dünya Savaşı öncesi Fransası’nda başlayan ve savaş boyunca
Fransa, Almanya ve Prusya’da süren olağanüstü serüvenini anlatır.
“Yarısı etten-kemikten, yarısı mermerden bir heykel” olan,
“et seven, kan seven, ten seven”, körpe çocuklarıysa bambaşka duygularla seven
Abel Tiffauges, ruhunun dünyanın oluşumu kadar eski olduğuna ve sonsuza kadar
yaşayacağına, kendisi ile Yazgı arasında bir tür ortaklığın varlığına,
yeryüzündeki tüm olayların onun yaşamındaki gelişmelere göre biçimlendiğine
inanır. Öyle ki,
Saint-Christophe koleji o haksız yere cezalandırıldığı için
yanar; İkinci Dünya Savaşı o haksız yere tutuklandığı için çıkar...
Kızılağaçlar Kralı başlığı ile roman kahramanının adı Abel
Tiffauges, daha baştan, okuru bir göstergeler, simgeler, alegoriler, mitler
ormanı içine sürükler: başlık, Goethe’nin ünlü baladından alınmıştır ve bir
babanın kucağından oğlunu kapan doğaüstü bir çocuk avcısına gönderme yapar; bu
simge roman içinde bir başka anlam daha kazanacaktır. Abel, Kutsal Kitapların
bilinen öyküsüne göre, kardeşi Kabil tarafından öldürülen göçebe Habil’dir;
Tiffauges’sa, korku öykülerinde Mavi Sakal’a dönüşen Gilles de Rais’nin
şatosunun bulunduğu yörenin adına bir gönderme.
Abel Tiffauges’un olağandışı serüveni, ayrıca İkinci Dünya
Savaşı sırasında Nazi Almanyası’nın perde arkası üzerine gerçek bir
belgesel niteliğindedir.
Bize, mitler dünyasından seslenerek yepyeni öyküler anlatan,
hayal gücümüzün sınırlarını zorlayan bir başyapıt...
*
“Simgelere karşı suç işleyeni yine simgeler
cezalandırır….Göstergeler çabuk kızarlar. Aşağılan simge, şeytan imgesi
oluverir.”
( Post-) Modern Fransız edebiyatının büyük yazarlarından
Michel Tournier simgeler, mitler, masallar dünyasını, bugünün göstergeleri ile
ince ama güçlü bir bağla buluşturma ustasıdır. (Post-) Modern romanın kanonik
kitaplarından olan Kızılağaçlar Kralı bunun en iyi örneklerindendir.
Başlığını Goethe’nin Kızılağaçlar Kralı adlı baladından
alıyor. Yayınevi çok doğru bir kararla
kitabın sonuna bu balladı (diğer dipnotlarla birlikte) koymuş. Bu kısa şiirle,
yaklaşık 400 sayfalık roman çok güzel bir şekilde bütünleşiyor.
Kızılağaçlar Kralı bir erkekler ve erkek olmaklığın
kitabıdır. Kadın, kız çocuğu hemen hemen hiç yoktur. Zaten romanın başlarında bir kız çocuğu
Abel’i suçlayınca kopma iyice başlar. Abel Tiffauges –simgesellik daha hem
romanın hem de kahramanın adından başlıyor görüldüğü gibi- neredeyse çift yaşam
süren bir kişiliktir. İlk bölümde okuduklarımız onun bir pedofil, bir sapkın
olduğuna tam bizi inandırmak üzereyken birden bunun derin bir simge, insanın
yeryüzündeki yaşam mücadelesinin, korunma ve şevkat ihtiyacının göstergesi
olduğunu fark ediyoruz. Günah ile sevap, suç ile masumiyet arasındaki o ipince
çizginin üstünde yürütüyor bizi yazar.
Ortaokul yıllarında başlayan erkek egemenliği içinde geçen
yaşam, vahşiliğinin en üst seviyesini Nazi rejimi ile yakalıyor. Her ikisinde
de Abel ve dolayısıyla öykü büyük bir dönüşüm geçirerek gerçekte başladığı yere
dönüyor. Arada ise onlarca felsefi çözümlemeler, simgelerin (masal
kahramanları, dinsel mitler-öyküler, politik semboller vb) nasıl birbiri ile
iletişim, ilişki ve dönüşüm içinde olduklarını okuyoruz.
2.Dünya savaşının bambaşka bir yüzü de var romanda. Nasıl
Kızılağaçlar Kralı çocukları kaçıran bir orman canavarı masalı ise, savaş da bu masal canavarının gerçeğe
dönüşmüş halidir. Özellikle romanın son bölümleri acı sahnelerle doludur.
Romanın inanılmaz yerleri yazarın hayalgücünden, en inanılmaz yerleri de
tarihsel gerçeklerden oluşuyor.
İyi bir roman yanıtladığı sorulardan çok bittikten sonra
kafamızda bıraktığı sorularla belli olur. Ama bu sorular pek kitaba değil
yaşama dönük sorulardır. Kızılağaçlar Kralı bu işi gayet iyi yapıyor