"Yo siempre me había imaginado el paraíso bajo la especie de una biblioteca."
"Ben cenneti hep bir çeşit kütüphane olarak düşlemişimdir."
Jorge Louis Borges

11 Haziran 2012 Pazartesi

OLANAKSIZ SÖYLEŞİLER-GİORGİO MANGANELLİ

Olanaksız Söyleşiler, Manganelli'nin, aralarında büyük zamansal uzaklıklar bulunan on iki tarihsel kişilikle yaptığı söyleşileri kapsıyor. Doğal olarak "olanaksız", ama Manganelli'nin usa sığmaz imgeleminin "olanaklı" kıldığı, düşsel söyleşiler bunlar.

Birbirinden değişik alanlarda ün yapmış Casanova, Charles Dickens, Nostradamus, Harun Reşid, Tutankhamon, Marco Polo ya da öteki kişilerin hemen göze çarpan ortak özellikleri, ölümlerinden onca yıl sonra, hâlâ toplumsal bellekte yaşamayı sürdürmeleridir kuşkusuz. Manganelli'nin ünlü ölülerinin ikinci ortak özellikleri de, tümünün de yüzlerinin, ölüler dünyasından çok, bu dünyaya, yok edilemez yaşamlarına dönük oluşudur.

"On sekiz yaşında öldüm ben. Belki de oyun oynama isteğimi tüketmeden."
- Tutankhamon

"...öylesine hızlı kaçış halinde bir bedendim ki, beni izleyenlerin elinde kalan tek şey bir gölgeydi, bilmecemsi, kadife kokulu bir gölge."
- Casanova

"... bir masal insanına dönüştüm, sonunda imgemi öylesine işlemeyi başardım ki, hiç kimse benim gerçek mi sahte mi olduğumu bilemez oldu."
- Harun Reşid

*

İtalyan edebiyatının bazı yazarlarının -genelde romancı olarak tanınmalarına rağmen- uçsuz bucaksız ilgi alanları ve bu alanlarda göz kamaştırıcı bilgileri vardır.  Sadece roman değil, deneme, öykü, felsefe, kuram vb. türlerde de çok sağlam  yapıtlar verirler. Eco, Papini, Calvino, Calasso gibi. Bunlardan biri de Manganelli’dir.
Olanaksız Söyleşiler hem okuma zevki, hem değişik bir tür, hem de şaşırtıcı bakış açıları adına çok güzel bir kitap.
Adından da anlaşılacağı gibi yazar, kendileri ile konuşma imkanı olmayan kişilerle hayali bir söyleşiye başlıyor. Hepsi uzun zaman önce ölmüş kişiler.  Peki Manganelli böyle bir işe girmekle neyi amaçlıyor? Charles Dickens’la, Gaudi ile, Halife Harun Reşid’le, adını sanını ilk kez duyacağımız bir sirk sanatçısı ile yapılan bu konuşmalar bize ne verir? Üstelik şunu da biliyoruz: Yazarın sorularına verilen yanıtlar yine yazarın kendi zihninin ürünleri. Yani onların eserlerinden seçilmiş cümlelerden oluşan yanıtlar yok. O zaman neden böyle bir kitabı okuyalım ki, diye sorulabilir.
Peki biz kafamızın içinde başkaları ile konuşmuyor muyuz? Onlarla tartışmaya giriyoruz, onlara sorduğumuz sorulara yine kendimiz yanıt veriyor ve yine bunun sonucunda kendimiz bir sonuca gidiyoruz. Ama bunlar günlük, kişisel hayatın birer parçası. İşte bu tekniği Manganelli edebi bir düzeye çıkarıyor. Tabii bu ilk kez yapılan bir şey değil. Ama Manganelli, konukları ile yaptığı konuşmalarda onların üslubunu ustaca kullanıyor, hem yaşamlarına hem de yaptıklarına dair çok geniş bilgisinden en iyi şekilde yararlanarak onlara dair bildiğimiz birçok şeyi farklı bir şekilde düşünmemizi sağlıyor.  
Dickens, Gaudi, Paladino, Harun Reşid ve Marco Polo içerikleri ile;  Phaedrus, Nostradamus söyleşileri tekniği ile çok ilgi çekici.  Geçmişin bu ihtişamlı yüzleri, sanki gerçekten onlarmış gibi büyük bir dinginlik, hüzün ve mantıklı bir şekilde konuşuyorlar. Gaudi’nin yanıtları mesela, öyle ilginç ki, kendisi bunları duymuş olsaydı, işte beni anlamış biri diyecekti büyük olasılıkla.Ya da en azından şaşıracaktı.
Bu söyleşileri okuduktan sonra yanıtını hiç bilemeyeceğimiz o sorulardan biri gelip takılıyor aklımıza: Eğer kendileriyle hayali olarak yapılmış bu söyleşileri o kişilere okutabilseydik tepkileri ne olurdu acaba? Bunun yanıtınız hiçbir zaman bilemeyeceğiz.

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

©2012 Kitap Önerisi


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
9