Aşağıdaki metinler Eco’nun Sulla Letteratura (Edebiyat Üzerine)
adlı kitabından alınmıştır. Tamamı yaklaşık kırk-kırkbeş sayfa olan bir yazından
iki küçük bölüm.
SEVİNÇ VE HÜZÜN
Romanlarımı nasıl yazdığım konusunda söyleyecek başka bir şeyim
yok. Şu hariç: Romanlarımın yazılması uzun yıllar almalı. Bir yılda bir roman
yazanları asla anlamamışımdır; yazdıkları harika olabilir, tabii ki beğenirim
ama onlara hiç gıpta etmem. Bir roman yazmanın güzelliği canlı maç güzelliği değil,
bir banttan yayın güzelliğidir.
Ne zaman romanlarımdan birinin daha sonuna geldiğimi anlayınca,
hep keyfim kaçmış, sinirlenmişimdir. Eğer biraz daha devam edersem bunun kitabı
sadece daha da kötüleştireceğini fark ettiğimde,-kendi iç mantığına göre- artık
kitabın burada durmasının, böylece benim de orada durmamın zamanı geldiğini
anlarım. Gerçek sevinç, güzellik, parça
parça yarattığınız ve artık sizin olan bir dünyada altı, yedi, sekiz ( ideali
tabii ki sonsuza dek) yaşamaktır.
Roman bittiğinde hüzün başlar.
Hemen bir diğerini yazmak istemenizin tek nedeni budur. Ama
yazacağınız şey sizi orada beklemiyorsa, bir an önce gitmeye çalışmak sonuç vermeyecektir.
YAZAR VE OKUYUCU
…sadece kendileri için yazdıklarını söyleyenler. Bunu
diyenlere itimat etmeyin. Sahtekâr ve
yalancı narsisttir onlar.
Kendiniz için yazdığınız tek bir şey vardır: Alışveriş listesi.
Almanız gereken şeyleri hatırlamanıza yardım eder ve alışverişi yaptıktan sonra
artık yırtıp atabilirsiniz, çünkü kimsenin bir işine yaramaz. Bunun dışında
yazdığınız her şeyi birine bir şey söylemek için yazar insan.
Kendime sık sık sormuşumdur: Eğer bana, ‘yarın büyük bir
kozmik felaket olacak ve evreni yok edecek, böylece bugün yazdığın bir şeyi yarın
kimse okumayacak’ deselerdi; bugün yazdığım şeyi yine de yazar mıydım?
İçgüdüsel olarak ilk yanıtım "hayır". Yazdığımı kimse
okumayacaksa neden yazayım ki? İkinci içgüdüm "evet" diyor. Nedeni
ise; ‘kim bilir, belki de bir yıldız bu felaketten kurtulur ve gelecekte bu işaretleri
birileri deşifre edip okur gibi’ gibi çaresizce bir umudu hala besliyor olmamdır.
Böylece yazmanın, Kıyamet arifesinde bile olsa, hala bir anlamı olurdu.
Yazan, yalnızca okuyucu için yazar. Sadece kendisi için yazdığını
söyleyen ille de yalan söylemiyor; aynı zamanda korkutucu derecede Tanrıtanımaz.
En katı seküler bakış açısından bile bu böyle.
Gelecekteki bir okuyucuya seslenmeyen yazar mutsuz ve çaresiz
bir yazardır.
Çeviren: Behlül Dündar