SOGUK OTLARIN ALTINDA
Atlarinda tasindikça yorgunlar...
Öyle görüyorum; anliyorum ki günlerce o yerleri hiç birakmamislar; yemeklerini bile galiba o atlarin sirtlarinda yemisler.
Ey benim yalnizligim! Soguk otlarin altindan bakacagiz onlara, degil mi?
Onlari agaçlarin bittigi yerde görüyorum. Yorgunlar. Anliyorum ki ormanin çevresinde dört dönmüsler. Benim çikmami bekliyorlar. Beni götürecekler.
Ey benim yalnizligim! Bu kadar egilmeselerdi üstüne senin. Bu kadar anlatmasalardi seni. NÕolurdu, yalniz ben yazsaydim bu yapraklara seni. Seni yalniz ben bilseydim. Beraber ölseydik seninle.
Ne aptal adamlar! Oysa ki nasil olsa birakacagim buralari bir gün. Gidip evlerinde otursalar ya, okula bile baslamamis ölü çocuklarin gezindigi büyük sobalarda. Nasil olsa, oysa ki nasil olsa bir gün kapilarini çalacagim. "Ben ormandan geldim," diyecegim. "Beni yaniniza alin," diyecegim.
Soguk otlarin altinda büyük çocuklar. Oraya da gitmesek, ey benim yalnizligim! Evet, soguk otlarin altinda kus mezarlari vardir belki.
Ben yalniz seni istedim belki.
Ben yalniz bütün ormani belki.
Ben yalniz isiklarini sehrin.
Öyle görüyorum; anliyorum ki günlerce o yerleri hiç birakmamislar; yemeklerini bile galiba o atlarin sirtlarinda yemisler.
Ey benim yalnizligim! Soguk otlarin altindan bakacagiz onlara, degil mi?
Onlari agaçlarin bittigi yerde görüyorum. Yorgunlar. Anliyorum ki ormanin çevresinde dört dönmüsler. Benim çikmami bekliyorlar. Beni götürecekler.
Ey benim yalnizligim! Bu kadar egilmeselerdi üstüne senin. Bu kadar anlatmasalardi seni. NÕolurdu, yalniz ben yazsaydim bu yapraklara seni. Seni yalniz ben bilseydim. Beraber ölseydik seninle.
Ne aptal adamlar! Oysa ki nasil olsa birakacagim buralari bir gün. Gidip evlerinde otursalar ya, okula bile baslamamis ölü çocuklarin gezindigi büyük sobalarda. Nasil olsa, oysa ki nasil olsa bir gün kapilarini çalacagim. "Ben ormandan geldim," diyecegim. "Beni yaniniza alin," diyecegim.
Soguk otlarin altinda büyük çocuklar. Oraya da gitmesek, ey benim yalnizligim! Evet, soguk otlarin altinda kus mezarlari vardir belki.
Ben yalniz seni istedim belki.
Ben yalniz bütün ormani belki.
Ben yalniz isiklarini sehrin.
*
Ölümsem senin bildiğin bir suya at beni,
Dolaşayım bütün denizlerini yüreğinin,
Kaplayan sessizlik olsun aşkımın dikenlerini.
Dolaşayım bütün denizlerini yüreğinin,
Kaplayan sessizlik olsun aşkımın dikenlerini.
Çünkü denizin ve aşkın dalgaları
Gözlerinin ölümsüz külüne çıkar,
Senin göğsüne kıvrılır, tavşanlara kıvrılır,
Yaşama kanı aydınlığa çıkar.
Gözlerinin ölümsüz külüne çıkar,
Senin göğsüne kıvrılır, tavşanlara kıvrılır,
Yaşama kanı aydınlığa çıkar.
*
"İçinde bir kaçakçı yaşar senin, Kayıkla dolaşır
göllerinde, Beynine tabanca ve şiir satar, O kaçakçının bakışını sakın
unutma" Hem dünya şirinin hem kendi şiirinin çalışkanı bir şair: Ülkü
Tamer. Hem bir taş onun şiiri, hem bir çocuğun yüzü: Hem yalın ve sert, hem
kırgın ve kapalı. Yanardağın Üstündeki Kuş Ülkü Tamer'in 1959'dan bu yana
yayımladığı yedi şiir kitabının toplamı. Sekizinci ve sonrakileri beklerken bir
mola...
*
Sanatların en büyüğü şiir sanatıdır.
Contact adlı filmde (Carl Sagan’ın eserinden) uzaya çıkan
kadın gördüğü manzara karşısında dünyada, komuta merkezinde kendisini
dinleyenlere şöyle der: "Buraya beni değil, bir şairi
göndermeliydiniz." Şairler belki uzaya çıkamazlar, hatta belki oturdukları
yerden bir yere bile gitmezler ama yine de bize en iyi onlar anlatırlar. Hem
gördüklerimizi hem görmediklerimizi.
Ülkü Tamer yaşayan en önemli ve değerli şairlermizdendir.
Bugüne dek yazdığı şiirler tek kitapta toplandı. Şiir hakkında pek konuşmayan,
şair kimliğini pek ortaya çıkarmayan has şairlerimizdendir Ülkü Tamer.
Kafanız bozulup da bir süreliğine diyerek evden
ayrıldığınızda, başka kitaplarla birlikte mutlaka bir şiir kitabı atın
çantanıza. Mümkünse, toplu şiirleri olsun o şairin. Kendi başınıza kaldığınızda
çıkarıp çıkarıp okuyun. Belki sizi uzaya çıkarmayacaktır ama, sağ salim evinize
döndürecektir.