“Daldığı düşten ayılmadan, ılık çayı başına dikti. Çay
buruktu. Bilirsiniz buruk olur tadı yüceliğin.”
Japon yazarları arasında belki de en özgünü Yukio
Mişima’dır. Özellikle Haruki Murakami’den sonra başlayan yeni Japon edebiyatına
alışık olanların tuhaf karşılayacağı bir yazardır Mişima. Hem kitapları hem de
kendi yaşamı ile tam bir vakıâdır. Üç kez Nobel′e aday gösterilmiştir.
Türkçeye yaklaşık 40 yıl önce ‘Denizi Yitiren Denizci’
adıyla çevrilen romanı (Orijinal adı Gogo No Eiko, İkindi Zaferi) tüm kitapları
içinde özel bir yere sahiptir. Hatta birçok kişiye göre en iyi yapıtıdır.
“İyi uykular yavrum,” gibi basit ve güzel bir cümleyle
başlayan roman sonunda dönüp dolaşıp yine uykuya dalan bir adam ile bitiyor…
Sonsuz uykuya.
Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın “Çocuklar Korkunç Allahım” adlı
şiirini akla getiren romanda elebaşları Noburu önderliğindeki çocuklar
gerçekten korkunçtur.
Kocasını kaybettikten sonra bir denizci ile yaşamını
birleştiren bir anne ve oğlu Noburu. Oğlunun gözünde bu adam denizdeki
fırtınalara göğüs geren bir kahraman, dünyanın kadın, seks vb. gibi basit ve
aşağılık zevklerine aldanmayacak kadar bir erkekti. Babasını küçük yaşta
kaybetmiş Noburu’nun (Yüce Samurayların bombalanmış, savaşı kaybetmiş ülkesi Japonya)
gözünde böyle yüce olan denizci ne var ki denizleri bırakıp, kadınlar ile
beraber olacak, romantikleşecek kadar sıradan, basit bir adama dönüşerek çocuğu
büyük bir hayal kırıklığına uğratır (Samuraylar gelmeyecektir, Japonya boyun
eğmiştir). Ama yine de ümitsiz değildir Noburu: o ve çetesi bu ihanetin
(Kendisini yakıp yıkan düşmanlara –Batıya-hayran olan Japonya’nın
ihaneti) intikamını alacaktır. Alır da.
İşin ilginç yanlarından biri, bu kadar sert bir romanda
Mişima Japon ve dünya edebiyatının en hüzünlü, şiirsel ve yorgun kahramanlarından
birini yaratmıştır: Ryuji. Yorgun, savaşmayı, mücadeleyi bırakıp eve
kapanan bir Odysseus’u kabul etmeyen çocukların öldürdüğü Ryuji.
Mişima’nın yazdıkları mı daha kurgu kendi yaşamı mı,
yarattığı roman karakterleri mi daha gerçek kendisi mi daha bir roman karakteri
bir türlü karar veremez insan. Özellikle son yıllarında samuray
kıyafetleri ile dolaştı, etrafına yüzlerce mürit topladı ve sonunda tıpkı
bir zamanlar ulaşılmaz ve yenilmez bir kahraman olarak hayal edilen Ryuji’nin
çocukları hayal kırıklığına uğratması gibi, batıya sadece savaşta değil manen
teslim olmuş Japonya’nın kendini hayal kırıklığına uğratmasına, ihanet
edilmesine dayanamadı ve bir askeri üssü basarak önemli bir komutanı esir aldı,
balkondan ülkesine ve dünyaya son kez seslendi ve kendisi en azından başka
çocukları hayal kırıklığına uğratmadan kırk dört yaşında kendi canına kıydı.
Mişima bir samuraydı.