"Yo siempre me había imaginado el paraíso bajo la especie de una biblioteca."
"Ben cenneti hep bir çeşit kütüphane olarak düşlemişimdir."
Jorge Louis Borges

8 Temmuz 2012 Pazar

GUERNİCA-GUY DAVENPORT

Öyküleri ve denemeleri ile ünlü Amerikalı yazar Guy Davenport′un, Picasso′nun en ünlü eseri "Guernica" üzerine yazdığı bir yazı. İtalik ve sarı renkli çizimler bana ait. Davenport, uzun ve karmaşık cümleleri olan bir yazar. Ayrıca onlarca başka metinden, yapıttan bahseder, bol göndermeler yapar. En alttaki dipnotta birkaç tanesini açıklamaya çalıştım ama yeterli olduğunu sanmıyorum.

GUERNICA
26 Nisan 1937’de Faşistlerin,  İspanya’da konuşlanmış  Almanların Condor Bölüğüne ait üç bomba uçağı (üç motorlu Junkers 52, çift motorlu Heinkel 111 B ve Dornier 17s) ülkenin kuzey kıyısında, Bilbao yakınlarında bulunan bir Basque kenti olan Guernica’ya  yüksek derecede patlayıcı ve yangın çıkarıcı bombalar yağdırdı. Pazartesiydi ve o gün pazar kurulmuştu.  Saldırı, öğleden sonra 4.30’da başladı; kimi kaynaklara göre üç saat sürdü. Hedef kentin dışındaki bir köprüydü; köprünün yok edilmesi sayesinde Bask askerlerinin Bilbao’yo doğru geri çekilmesinin yolu kapanacaktı. Atılan ilk bombalar hedefi tutturamadı ve kentin göbeğine düştü.  Ardından gelen saldırılar ilk saldırının neden olduğu dumanların çıktığı yeri hedef aldı. Hava saldırısını yapan Franco’nun karargâhı dünya basınına Guernica’nın komünistler tarafından dinamitlendiğini duyurdu. Berlin ise hiçbir şey olmadığını söyledi.
Pablo Picasso’ya, Guernica’nın böyle aşağılık biçimde çifte amaçlı;  İspanyayı faşist yönetim altına alma mücadelesinde Franco’ya yardım edişleri sırasında Alman bombacıların tesirlerini denemek için kullanılmasından dört ay önce, İspanya Cumhuriyeti Paris büyükelçisi gelerek, ondan 1937 Paris Dünya Fuarındaki sergileri için bir resim ile katkıda bulunmasını ister. Picasso’nun konu olarak ne planladığı artık bir varsayım konusudur. Herschel Chipp,  Picasso’nun Guernicası: Tarih, Dönüşümler, Anlamlar adlı kitabında, Picasso’nun o günlerdeki düş gücüne hakim olan sanatçı ve model konusunu işleyecek büyük bir çalışma tasarladığını öne sürer. Guernica’nın bombalanmasından sonra ise, bu olayı bir alegori (kendi deyimiyle) ile resmetmeye karar verir. Artık tek kaygısı şiddet ve terörün unutulmaz bir imgesini inşa etmekti.
Esere, -3,5 metre yüksekliğinde ve 7,8 metre genişliğinde bir eser- 11 Mayısta başladı ve 4 Temmuzda bitirdi. Rue des Grandes-Augustin’de, 7 numaralı adreste, Balzac’ın Bilinmeyen Başyapıt adlı kitabının bir bölümün geçtiği binada yapıldı resim.
Guernica’nın yapılmasının üzerinden yarım yüzyıl geçmiş olmasına rağmen, sembollerinin yorumlanışı,  ikonografisinin kökenleri hala tartışma yaratır. Hala önemli bir çalışma olan Rudolf Arnheim’ın Picasso’nun Guernica’sı: Bir ResminYaradılışı (1962)adlı kitabı öncü bir araştırmaydı. Arnheim’ın ulaşamadığı bombalamayla ilgili belgelere ve yeni keşfedilmiş Guernica öncesi eskizler sayesinde Herschel Chipp, Arheim’ın eserinden daha zengin bir çalışma koydu ortaya.  Eberhard Fisch’in kitabı Guernica-Picasso, Resim ve Bağlamı Hakkında Bir İnceleme(1988)  her ne kadar tuhaf bir duygusuzluk ve ukalalık ile mahvedildiği için pek de o kadar iyi olmasa bile, yine de önemli noktalara dokunur. Ellen Oppler’ın derlediği Picasso’nun Guernica’sı (1988) dersler ve seminerler için hazırlanmış, ders kitabı türünden bir çalışmadır. Önde gelen ciddi kaynakların tümünü, yorumlayıcı metinleri ihtiva etmesinin yanı sıra karmaşık bir resmin incelenmesi adına örnek bir derlemedir.
Bu kitapların yaptıkları, bizim Picasso’nun yapıtını en geniş biçimlerde anlamamıza yardım etmektir. Üçü de ‘Picasso’nun Düşü ve Yalanı’, Minotor gravürü ile boğa güreşlerinin bu resmin anlamında merkezi bir yer edinişi arasındaki ilişkiyi kabul eder. Chipp, Guernica’nın, boğa güreşi arenalarının kan ve şiddet törenlerindeki derin köklerinin genişçe bir analizini sunar bize.
Picasso, tüm biçimsizleştirmelerine, üslup yeniliklerine rağmen her zaman oldukça yalın bir ressamdır. Kırık bir heykel resmettiğinde, kopmuş başın etten değil de, bronzdan yapıldığını açıkça ifade eder. Yine de Fisch, kırılmış bir metal değil de, bir baş kesme görür.
Bununla birlikte, Guernica’nın enerjisinin gücü, yalın bir okumanın, çok geniş kapsamlı sembolik anlamlara dayanmasıdır.  Düşmüş at öncelikle pikadorun* atıdır. Boynuzla yaralanmış ve acı içinde ölüyordur. Üstelik boş yere (töresel de olsa) savunmasız, çaresiz bir biçimde öldürülmüştür: Bu Guernica kasabasıdır. Bu aynı zamanda içinde bir dizi anlam bulabileceğimiz güzel bir semboldür. Nietzsche, o günlerde anarşistler ve Barcelonalı şairler arasında çok popülerdi; Picasso bir şekilde, Turin’de bir sokakta yaşlı bir atın yere yıkıldığını görünce Nietzsche’nin aklının başından gittiğini biliyor olsa gerekti.  Öte yanda da  bir atlıkarınca atı; kültü İspanya’da dünyanın her yerinden daha çok, ısrarla devam eden, eski yılların ölümünün bir sembolü.
Picasso’nun atın gövdesinde ve bacaklarında sıra halindeki çiziklerle yazı yazmayı, harf basımını açıkça ima etmesi, atın aynı zamanda Yazmak anlamına geldiğini gösterir. Alttaki savaşçı heykeli ile birlikte at, tarih gibi bir şeydir. Ya da Gerçek. Ya da Edebiyat. Bir elektrik ışığını (birçok eleştirmenin de işaret ettiği gibi bir güneş aynı zamanda) ve lambayı içeren bir uzamı doldurur.

Yıllarca Franco, faşizm veya İspanya’nın kendisi olarak çeşitli şekillerde yorumlanan boğa, her şeyden önce boğa güreşi arenalarının boğasıdır. Kör bir içgüdüsel öfkeyle atı boynuzlarıyla deşmiştir. Ona her hangi bir suç yükleyemeyiz; zalim ve vahşice diyemeyiz. O bir yırtıcı hayvan ve öyle davranıyor. Güreş sırasında eziyet ve alaysama ile tahrik edilerek delice bir gaddarlığa kapılmıştır. Bu, şiddettir: şiddetin küt gerçeği. Eğer Picasso başka bir imgeler haznesi seçebilseydi, boğa yerine şimşeği ya da depremi, kudurmuş bir köpeği, vebayı kullanırdı.
Boğa güreşi (belki boks bir de) Roma arenalarından gelip de hala varlığını koruyan tek şey ve İspanya imparatorluğun diğer yerlerine oranla bu geleneğin en uzun sürdüğü yerdir. Picasso tüm kariyeri boyunca boğa güreşleri üzerine derin düşüncelere dalmış, unsurlarını açıkça göstermese de özel bir mit imal etmiştir. Boğada gördüğü o ünlü Minotor’du. İlkel, içgüdüsel, medeniyetin bastıramadığı bir güç gördü onda. Onu çeşitli sembollerin tam karşısına yerleştirdi: Masumiyetin,- Minotor gravüründe olduğu gibi- ve insan cinselliğinin (yabanilikten farklı olarak.) Guernica’da boğa savaş, at ise barıştır. Şiddet vardır ve şiddetin tüm gücü ile canını yaktığı at tamamen savunmasızdır.
Dört kadın (biri kucağında çocuğu ile) at’ın yinelenmesidir. İkonografik olarak biri Pieta, biri Persofane’ye tecavüze ağlayan Demeter (lambalı olan) ve diğer ikisi de Çarmıha geriliş sırasında İsa’nın yanında olan iki Meryem. Bunlar Guernica’nın kadınlarıdır.
Bu kitapların hiçbirinde bu yapıtı olduğu şey yapanı, yani üslubunu, onu oluşturan en temel öğeyi dikkate alan, bununla meşgul olan bir düşünce yoktur. Rengi –kurşuni- kendi başına bir semboldür; bize, gazete fotoğrafları ile akrabalığını gösterir. Yarı-ton reprodüksiyonlarda bile renk değeri korunabiliyor. Resimli kartpostalı yapılmış ilk sanat eseri Millet’nin Çapalı Adam tablosudur -sepya reprodüksiyonda çok az bir kayba uğramıştı- ve Picasso’nun resimde renk dikkat dağıtır, dediği kayıtlardadır. ) Tek renkliliği Guernica’yı, Goya’nın Savaşın Felaketleri adlı gravürüne ile akraba yapar, bunun yanında H.Rousseau’nun Savaş adlı baskısı da Picasso’nun ikonografik kökenlerinden biridir.
Tablo, bir İbrani metni gibi sola doğru akıyor.  Coubert’in Stüdyo’su gibi: Hem bir oda hem de bir dış mekân. Hem gece hem de gündüz. Görsel kelime oyunları vardır: gözler, gözyaşı; at buruşturulmuş bir gazete (veya imha edilen bir kitap. Picasso resimlerini yaparken, Nazi şenlik ateşleri yakılan kitaplardan oluşuyordu.)  Savaşçının çizgili eli, popüler bir Kader işaretidir. Boğanın kuyruğu bir duman demetidir. En derin gönderme ise Altamira’daki resimli mağaraya (Guernica’dan birkaç mil ötedeki Santander’de) ve at, boğa resimleriyle dolu diğer tarihöncesi mağaralara olabilir. Picasso’nun, yüzyılın başlarında Henri Breuil’in mağaradaki resimlerin kopyasını çıkardığı sırada, Altamira’yı ziyaret ettiğini biliyoruz. (Lascaux 1940’lara kadar keşfedilmemişti, bu durumda Picasso’nun Magdalenien mağara sanatı ile akla getirdiklerinin kaçınılmaz bir şekilde doğru olmasına rağmen, Guernica’daki ölen at, Lascaux’daki  mızrakla bağırsakları delinmiş bizona gönderme olamaz.)
Üslup iki yönden arkaiktir: Çocukların çizimlerinin naif biçim bozukluklarına sahip olması ve Pireneler’in iki eteğinin doğal temasına, ‘hayvanın görkemli ötekiliği’ne dek uzanmasıdır. İspanyollar bir boğa güreşi izlediğinde sadece acı çekme ve ölümü izleme sevgilerini kutlamıyorlar, aynı zamanda tarihöncesindeki vahşi bir korkuya iştirak ediyorlar. Marksist eleştirmenler ilk zamanlar Guernica’ya gerçek bombalamayı gösterme başarısızlığında dolayı saldırmıştı.(Tıpkı sosyalistlerin ‘gerçekçilik’ talep etmeleri gibi.) Öteki eleştirmenler ise Picasso’nun teknoloji ile arasının iyi olmadığını, hiçbir zaman bir otomobil, uçak veya bir telefon resmetmediğini belirtmiştir. O hep kendi tasarladığı mitsel bir dünyanın meskunu olmuştur. Guernica’daki lamba, tablonun 19.yüzyılın ortalarından daha geriye tarihlenmesini önler; elektrik ampulü de resmi 20.yüzyılın içine yerleştirir. Belki de başka hiçbir sanatçı bu tabloyu yapmazdı. Ya da çizmezdi, çünkü teknik olarak da büyük bir çizimdir. Her çizgi gri renkle yıkanmış bir kurşun kalem çizimi kalitesindedir.
Chipp ve Oppler, her ikisi de tablonun 1937 Paris Dünya Fuarı’ndaki ilk çarpıcı sergilenişinden (Bir Nazi rehber kitabı bu eser için “bir delinin çalışması” yazmıştı) 1981’de Guardia Civil tarafından ve kurşungeçirmez cam arkasında korunarak Prado’daki yerine yerleştirildiği tarihi serüvenine özel bir ilgi gösterdi. Eser, 1939 yılından 1981’e kadar Modern Sanat Müzesi’ne ödünç verildi ve bundan önce İskandinavya, San Francisco ve Chicago’da sergilendi. (MOSKOVA’NIN KONTOLÜ ALTINDAKİ BOLŞEVİK SANATI, diye manşet atmıştı Chicago Herald ve Examiner gazeteleri.) Amerikan taşrasının ittifak içinde eserin üslubunu onaylamamasını ve Amerikan masumiyeti ve cehaletinin savunmasız bir İspanyol kasabasının nedensiz yere bombalanışını kınamasını kavrayamaması insanı sinir ediyor.
Picasso’nun tek bir tablosu üzerine yapılan bu çalışmaların, Picasso’yu anlayabilmemize, onu resim sanatı içinde okuyabilmemize, onun, -kendisi karşı çıksa da kendisi için anlatım ve öykünün önemini korur- ne kadar derin edebi ve geleneksel bir ressam olduğunu fark etmemize imkânlar açması güzel bir şey. Picasso bizim Ovidius’umuzdur. Hep bir Romalının duyarlılığa sahipti; yani, gerçekçi, eril ve gösterişli. Rahatı yerinde bir Pompeili olabilecek biriydi. En iyi arkadaşları şairlerdi; edebiyat üzerindeki etkisi verimli olmuştur (şahitleri Apollinaire, Cocteau, Rilke, G.Stein, hatta Saltimbanques Ailesi’nden aldığı ilhamla ilk öyküsünü yazan Eudora Welty) Ressamlar üzerindeki etkisi ise felaket gibidir; şahitleri ise Pollock, Dora Maar, Gorky. Gris, Tatlin ve Braque yeni buluşlarda mürit değil, daha çok iş ortağıydı.
Yaşlı Chagall “Hiç resim yapmamış olması ne acı!” demişti ondan söz ederken. Belki de Picasso çok farklı bir şeyi resmettiği yerde biz resim arıyoruz. Chagall’a, Picasso’nun şiirler yazdığını ya da imgeler yarattığını söyleyerek yanıt verebiliriz. Picasso kendisinin resim sanatçısı olmaktan çok bir resimci (duvar boyacılığı ve tabelacılık dahil) olduğunda ısrar etmişti, insana Bouguereau’nun iş önlüğü üstüne kravat takmış halini düşündürten banal bir Fransızca ifade tarzı ile.
Guernica, pekâlâ bir “resim” olmayabilir. Magdelenian bir kabartma, bir poster bir afiştir o. Kelimenin tam anlamıyla çirkindir. Dehşetin üç ressamını seçmek gerekirse, Goya, Delacroix and Munch’da konu, resmin biçimsel ve duyusal güzelliğine sokulmuştur. Picasso bu güzelliği reddetmiştir. Guernica’nın tasarımında harika uyuşumlar var ama hepsi de sadece organize olmaya hizmet ederler. Picasso,  Lascaux Mağarasının ressamları gibi imgelerini gerçek ile yapaylık arasında havada bırakmıştır. Rilke’nin Duino Ağıtları’nın beşincisinde dediği gibi; konusunun oradalığına hükmedebiliyordu. İma ettiği tüm sanatın konusunu çok sık bir şekilde SANAT’ın yerli buradalığına getirmiş olduğudur. Sanatçının en nadir görünen başarısı, konuyu bulduğu yerde bırakması (Goya, Joyce, van Gogh gibi) ve bizi ona götürmesidir. Zaman içinde Guernica  “bir resim” olacaktır. Altmış yıl sonra bile hala, Robert Capa’nın veya Margaret Bourke-White’ın fotoğrafları gibi keskin, Bosna ve Kuzey İrlanda’dan  iletilen haberler kadar güncel bir şiddet ve terör imgesidir.

Çeviri: Behlül Dündar

Dipnotlar:

1.Balzac’ın bu romanı Türkçeye Gizli Başyapıt adıyla çevrildi.
2. Yazar, “Picasso’nun Düşü ve Yalanı” diyor ama burada bir hata var. Doğrusu “Franco’nun Düşü ve Yaşamı” olmalı. Bu da bir diğer Picasso gravürüdür.
3.Pikador: Boğa güreşlerinde at üstede, elinde mızrakla boğayı matadorun karşısına çıkmadan yoran kimse.
4.Pieta: Kucağında ölü İsa’yı tutan Meryem Ana. Aynı paragrafta İsa’nın çarmıha gerilirken yanındaki dediği iki Meryem ise: Annesi ve Mecdelli Meryem.

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

©2012 Kitap Önerisi


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
9