"Yo siempre me había imaginado el paraíso bajo la especie de una biblioteca."
"Ben cenneti hep bir çeşit kütüphane olarak düşlemişimdir."
Jorge Louis Borges

2 Temmuz 2012 Pazartesi

TÜRK MATBUATINDA KADINLAR VE ERKEKLER-TAHSİN SAMİ

Geçenlerde büyük kulübün havuzunda bir kadeh bir şeycikler içip güneşleniyorum. Nerden tanıştığımızı hatırlayamadığım orta yaşlı bir gazeteci hanım kardeşimiz geldi. Havlusunu sermesiyle yakınmaya başlaması bir oldu:
“Abi gördün mü bak. Falanca hatun genel yayın yönetmeni olmuş; filanca yosmaya gastede köşe vermişler. Hani şu mesleğe benden 10 yıl sonra benim yanımda başlayan aklı bir karış havalı kız vardı ya… O da televizyonda program yapmaya başlamış. Biz de buralarda sürünüyoruz.”
“Aaah! Hanım kızım” dedim. Tam “Şu haline bir baksan…” diyecektim ki devamını getiremedim.
Hanım kızımızın bu yakınması aklıma rahmetli ‘birader’im Ercan Arıklı’yı getirdi. Onunla da sık sık kulüpte karşılaşırdık ama şehir kulübünde değil tabi ki. Biraderimden bilahare bahsedeceğim ama evvela esas mevzua gelelim.
Ne derler bilirsiniz: ‘Güzel kadınlar genellikle akıllı olmaz.’ ‘Bir kadının güzelliği fazlaysa aklı noksan olur,’ vs. Ben hayatım boyunca bu neviden lafların nereden çıktığını anlayamadım. Çünkü ne zaman çevreme baksam tam tersini görüyordum.
Niye mi böyle söylüyorum? Haklı olduğumu anlamanız için Türk matbuatının hali pürmelalini şöyle bir seyredin. Gazetecilik ve televizyonculuk mesleğinde ilerlemiş kadınlara bakın: Hemen hepsi son derece güzel, şuh, bakımlı ve alımlıdır. Diğerleri yerlerinde sayarken bunlar basamakları beşer onar zıpladıklarına göre aynı zamanda bu kadınlar son derece çevik ve akıllı.
Değil mi efendim? Bir tarafta saçını süpürge edip mesleğe yıllarını veren, buna rağmen muhabirlikten, bilemedin gece şefliğinden öteye geçememiş kadınlar…. Öte tarafta aradan birkaç bir yıl bile geçmeden yönetmen, koordinatör, köşe yazarı, program yapımcısı olmuş kadınlar. Yani şimdi bunlar boşuna mı başarılı oluyorlar. Sakın bana muzır muzır bakıp bıyık altından gülmeyin. Bana seksapelite midir, ne zıkkımdır; onu ima eden tuhaf açıklamalarla gelmeyin. Yutturamazsınız.
Besbelli ki güzel kadınların birçoğu akıllı, zeki ve kabiliyetli iken, diğerlerinin de çoğu sünepe, geri zekalı ve yeteneksiz… Başka izahı yok bunun. Anlatsanız da dinlemem.
Bu hususta anlaştığımıza göre ikinci mevzuya geçelim.
Neymiş efendim? Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın varmış. Hadi ya! Biz bu yüzden mi başarılı olamadık yani.
Boşverin bunları azizim; Türk medyasına bakarsanız durum tam tersidir. Yani… Her demeyeceğim ama birçok başarılı ve güzel kadının arkasında bir erkek vardır. (Şimdi siz bu arkasında lafını da yanlış anlarsınız. Neyse, nasıl anlarsanız anlayın. Elimde şakül yok ki hepinizi tek tek düzelteyim)
Nerde kalmıştık? Hatırladım! Erkeklerin arkasındaki kadınlarda… Şimdi efendim, bu erkeklerin özelliklerine şöyle bir yakından bakalım. Bir kere bu erkekler yönetici pozisyondadır. İşleri halletmeyi, çekip çevirmeyi severler. Genellikle birkaç işi bir arada çekip çevirirler. Öyle iyi idarecilerdir anlayacağınız. İkincisi bu erkekler son derece ilham vericidirler. Onlara bir bulaştınız mı, kazara bile olsa onlara bir dokundunuz mu içinizdeki edebiyat, sanat, siyaset, ekonomi dehası ortaya çıkıverir. Başlarsınız döktürmeye. Sonra efendim, bu erkekler genellikle çok müşfiktir; desteklemeyi severler. Destek derken, yanlış anlaşılmasın, ‘tamamen duygusal’ destekten söz ediyoruz. Bunların nazarında hiçbir hizmet karşılıksız kalmaz. Bütün hizmetler öyle ya da böyle ödüllendirilir. Bu ödül bazen yöneticilik, bazen de bir köşe olabilir. Hizmetinden daha az memnun kalınanlara bir ‘özel kalem’ hediye edilir. (Gerçi yakınlarda siyasi bir dostumuz öncesinde özel kalem hediye ettiği birini sonrasında vekil yaptığı için faka basmıştı ya. Bu hadiseyi hiç hatırlamamış gibi yapalım.)
Neyse efendim. Aranızdan ‘Beybaba! Oturduğun yerden ahkam kesiyorsun. Boş atıp boş tutuyorsun. Birkaç örnek ver de inanalım söylediklerine” diyenler olabilir. Demek, kurban istiyorsunuz. Alın öyleyse!
Kaçınız hatırlar bilmem ama kanadı kırıldığı için dokunaklı yazılar yazan, beyaz don düşmanı bir kardeşimiz vardı. Diyenlerin yalancısıyım; onu Çetin Altan abimiz okutup yetiştirmiş ve Türk medyasının varlığına armağan etmiş.
Geçenlerde bir tanesi ‘domates güzeli’ olarak geldi gündeme. O da piyasanın gedikli yayın yönetmeni kardeşimiz Yakup’un öğrencisidir. Şimdilerde evlenmiş barklanmış diye duydum. Aaah! Siz onun eski fettan hallerini bir görseydiniz. Diyarbakır’daki Miroğlu Otelin merdivenlerinden lobiye, o birkaç maaşlık çizmeleriyle bir inişi vardı ki… Bütün Kürt aydınlarının yüreklerini hoplatırdı. Ne hikmetse bu kızımız hizmetçisini evde bırakıp hep oralarda dolaşırdı.
Bir diğeri şimdilerde kocası olan Güngör kardeşimizin o kadar çok dikkatini çekmişti ki, onunla evlendi. Bir başkası geçenlerde bir reklamcıyla evlendi. Onu da çok sevgili kardeşimiz haşmet keşfetmişti. Velhasıl, bunların isimlerini saymakla bitmez.
Ortak özelliklerini ise yazının başında söyledik. Hem akıllı, hem güzel hem de becerikli olmaları. Aklınıza başka bir şey gelmesin.
Aman efendim! Erkeklerin hiç mi suçu yok.
Ne yalan söyleyeyim. Piyasada mebzul miktarda yetenek avcısı erkek var.
Bu kişiler simsara benzer. Madenin iyisinden anlar, onu çıkarıp işler ve kamuoyuna sunulmaya hazır hale getirirler. Türk basınındaki madencilerin gelmiş geçmiş en büyüklerinden biri de yazının başında andığımız Ercan Arıklı biraderimizdi. Türk medyasına bugün halen onun ‘kızları’ hakimdir. Aranızdan birileri çıkıp da ‘Kimmiş onlar’ derse dayanamayıp açıklarım. Sonra da bana yapmadıklarını bırakmazlar.
Yapmayın çocuklar! Beni kalp sektesinden mi götüreceksiniz siz?

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

©2012 Kitap Önerisi


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
9