"Yo siempre me había imaginado el paraíso bajo la especie de una biblioteca."
"Ben cenneti hep bir çeşit kütüphane olarak düşlemişimdir."
Jorge Louis Borges

19 Kasım 2012 Pazartesi

EFRASİYAB'IN HİKAYELERİ-İHSAN OKTAY ANAR


Çok uzak zamanlarda değil, günümüzün otuz, bilemediniz elli yıl öncesinde, üstelik hep “ülkemizde” geçiyor Efrâsiyâb’ın Hikâyeleri. Ancak... Sanki o zamanlardan ve o mekânlardan değil de, başka zaman ve mekânlardan, hatta başka dillerden aşina olduğumuz hikâyeler... 

Yani, Puslu Kıtalar Atlası’nı ve Kitab-ül Hiyel’i okumuş olanların tahmin edebilecekleri gibi, üzerine söz söylemesi zor, “içine dalması” keyif verici kitaplardan: Estetik’le oyun’un, mizah’la felsefe’nin bir edebî buluşması...

*
Cesaretini topladıktan sonra bu kitabı alıp inceleyen Aptülzeyyat, onun Dünya Tarihi adlı bir eser olduğunu gördü.Bir kitaptaki metafizik uykusundan uyanan hayalet,aynı uykuyu bir başka kitapta sürdürmeyi uygun görmüş olmalıydı.

Atlattığı onca vartadan sonra harap ve bitap düşmüş olan Aptülzeyyat, o sıcak odada döşeğine kıvrılarak sızdığı vakit,rüyasında kendisini tıpkı o hayalet gibi Dünya tarihi içinde, ama aç bir kitap kurdu olarak gördü.Daha ilk sayfanın üzerinde,iri puntolu,”yasak meyva” kelimesini ısırarak yemeye başladı. İkinci sayfada, “düşüşün azabı”nı tattı. “Mesih’in Etini” yedi, “O’nun kanı”nın lezzetine vardı. “Veba”yı, “Savaşlar”ı ,”Felaketler”i ve daha bir nicesini geçtikten sonra son sayfaya geldi.

Bir sapiens olarak artık kozasını örebilirdi. Kozanın içindeki Minerva’nın karanlığında kurtuluşunu bekledi. Zaman geldiğinde , tattığı her güzellikle kanatları süslü bir kelebek olarak karanlıktan ışığa çıktı; artık cennete uçabilirdi.



 

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

©2012 Kitap Önerisi


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
9