Bir
“ilk kitap”, Türkçe edebiyatta yeni ve pırıltılı bir yazar... “Yeniçeriler
kapıyı zorlarken” düşler üstüne düşüncelere dalan Uzun İhsan Efendi, kapı
kırıldığında klasik ama hep yeni kalabilen sonuca ulaşmak üzeredir: “Dünya bir
düştür. Evet, dünya... Ah! Evet, dünya bir masaldır.” Geçmiş üzerine, dünya
hali üzerine, düşler ve “puslu kıtalar” üzerine bir roman. Hulki Aktunç’un
önsözüyle...
*
''Yeniçeriler
kapıyı zorlarken Uzun İhsan Efendi hala malum konuyu düşünüyor, fakat işin
içinden bir türlü çıkamıyordu…‘Rendekar doğru mu söylüyor?
Düşünüyorum, öylese
varım. Oldukça makul. Fakat bundan tam tersi bir sonuç, varolmadığım, bir düş
olduğum sonucu da çıkar: Düşünen bir adamı düşünüyorum.
Düşündüğümü bildiğim
için, ben varım. Düşündüğünü bildiğim için, düşlediğim bu adamın da varolduğunu
biliyorum. Böylece o da benim kadar gerçek oluyor. Bundan sonrası çok daha
hüzünlü bir sonuca varıyor. Düşündüğünü düşündüğüm bu adamın beni düşlediğini
düşlüyorum. Öylese gerçek olan biri beni düşlüyor. O gerçek, ben ise bir düş
oluyorum... Kapı kırıldığında Uzun İhsan Efendi kitabı kapandı. az sonra başına
geleceklere aldırmadan kafasından şunları geçirdi: Dünya bir düştür. Evet,
dünya..Ah! Evet, dünya bir masaldır.''