"Yo siempre me había imaginado el paraíso bajo la especie de una biblioteca."
"Ben cenneti hep bir çeşit kütüphane olarak düşlemişimdir."
Jorge Louis Borges

22 Aralık 2013 Pazar

DÖVÜŞ KULÜBÜ-CHUCK PALAHNİUK

İnsan sevdiklerini öldürür diye bir söz vardır ya, aslında bakın, insanı öldüren de hep sevdiğidir.

Üç haftadır uyumuyorum. Üç haftayı uykusuz geçirirseniz, her şey beden dışı bir gezintiye dönüşür. Doktorum dedi ki: "Uykusuzluk sadece bir semptomdur, daha önemli bir şeyin işaretidir. Gerçek sorunu araştır. Bedenini dinle."

Uykusuzluk böyledir işte. Her şey çok uzaklardadır, bir kopyanın kopyasının kopyası gibi. Dünyayla arana öyle bir mesafe koyar sokar ki, ne sen bir şeye dokunabilirsin ne de bir şey sana.

İşte bu özgürlüktü. Bütün umutlarınızı kaybetmek özgürlüktü.

Sonra o güzel yuvanızda kısılıp kalırsınız. Bir zamanlar sahip olduğunuz şeyler artık sizin sahibiniz olur.

Eğer ne istediğini bilmezsen, bir bakarsın istemediğin bir sürü şeyin olmuş.

Hiçbir zaman tamamlanmış olmayayım, ne olur. Hiçbir zaman halimden memnun olmayayım. Hiçbir zaman kusursuz olmayayım.

Birkaç yara izim olmadan ölmek istemiyorum. 1955'te oto galerisinin vitrininden çıktığı ilk günkü vişne rengiyle ortalıkta dolaşıp duran o arabaları her gördüğümde içim burkuluyor.

Belki de kendini geliştirmek aranan cevap değildir.

Otuz yaşında bir oğlan çocuğuyum ve bir başka kadının aradığım cevap olduğundan hiç emin değilim.

Dövüş bittiğinde hiçbir şey çözülmemişti ama hiçbir şeyin önemi yoktu.

Gülmek en iyi ilaçtır.

Tyler diyor ki, ben henüz dibe vurmaya yaklaşmamışım bile. Ve eğer sonuna kadar düşmezsem, kurtarılmam olanaksızmış. İsa çarmıha gerilerek yapmış bunu. Sadece para, mülkiyet ve bilgiden vazgeçmen yeterli değil, diyor Tyler. Bu bir hafta sonu tatili değil. Kendini geliştirmeye sırt çevirmeli ve felakete doğru koşmalısın. Bu işi böyle yarım yamalak yapamazsın artık.

Ancak her şeyini kaybettikten sonra canının istediğini yapmakta özgür olursun.

Kovulmak, herhangi birimizin başına gelebilecek en iyi şey olurdu. Böylece havanda su dövmekten kurtulur ve hayatlarımızla bir şey yapardık.

Dayanışma gruplarını işte bu yüzden seviyordum. İnsanlar ölmekte olduğunuzu sanırlarsa, bütün dikkatlerini size veriyorlardı.

Sahip olduklarımı yok eden kurtarıcı, benim ruhumu kurtarma savaşındadır. Bütün aidiyetleri yolumdan kaldıran öğretmen beni özgür kılacaktır.

Eğer erkeksen, Hıristiyansan ve Amerika'da yaşıyorsan, tanrı modeli olarak babanı görürsün. Eğer babanı hiç tanımamışsan, baban kaçıp gitmişse ya da eve hiç gelmiyorsa, tanrı hakkında ne düşünürsün? Sonunda, bütün hayatını bir baba ve bir tanrı aramakla geçirirsin.

Unutmaman gereken şu ki: Tanrı seni sevmiyor olabilir. Bu da bir olasılıktır. Belki de Tanrı bizden nefret ediyordur. Hayatta olabilecek en kötü şey değil bu.

Sizler banka hesabınız değilsiniz. İşiniz değilsiniz. Aileniz değilsiniz ve olduğunuzu düşündüğünüz kişi değilsiniz. İsminiz değilsiniz. Sorunlarınız değilsiniz. Yaşınız değilsiniz. Umutlarınız değilsiniz.

Etrafıma baktığımda, yan camdaki yıldızların üstüme düşen siluetiyle, bugüne kadar yaşamış en güçlü, en akıllı adamları benzin pompalarken ve garsonluk yaparken görüyorum.

Bizim kuşağımız büyük bir savaş görmedi, büyük bir buhran yaşamadı; ama bizim de bir savaşımız var. Büyük bir ruhani savaş bu. Kültüre karşı büyük bir devrim hazırlıyoruz. Büyük buhran bizim hayatlarımız. Biz ruhani bir buhran geçiriyoruz.

Biz tarihin ortanca çocuklarıyız. Bizi bir gün milyoner olacağımıza, film yıldızı, rock yıldızı olacağımıza inandıran televizyon programlarıyla büyüdük; ama bunların hiçbiri olmayacağız. Ve bu gerçek kafamıza ancak dank ediyor.

Zaman aralığını yeterince uzun tutarsanız, herkesin hayatta kalma şansı sıfıra düşer.

Hayatta sevdiğin her şey sana sırt çevirecek ya da ölecek. Hayatta yarattığın her şey bir kenara atılacak. Hayatta seni gururlandırmış ne varsa hepsi çöpe gidecek.

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

©2012 Kitap Önerisi


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
9