"Yo siempre me había imaginado el paraíso bajo la especie de una biblioteca."
"Ben cenneti hep bir çeşit kütüphane olarak düşlemişimdir."
Jorge Louis Borges

23 Aralık 2013 Pazartesi

SAVAŞ-LOUİS-FERDİNAND CELİNE

Sizlere sesleniyorum, insancıklar, yaşamın salakları, dövülen, haraca bağlanan, ezelden beri terleyenler, sizi uyarıyorum; bu dünyanın kodamanları sizi sevmeye başladıklarında, bilin ki sizi savaş salamına çevireceklerdir. Bu kesin bir işarettir. Asla şaşmaz. Bu iş şefkatle başlar.

Alttakiler ancak, iyi dinleyin, kodamanların aşağılamalarında huzur bulabilirler; çünkü onlar halkı sadece çıkar gereği ya da sadistlikleri tuttuğunda düşünürler.

Aslında zavallı halka masal anlatmaya ilk başlayanlar filozoflar oldu. Oysa halk eskiden dinden başka bir şey bilmezdi. Halkı eğitmeye başladıklarını ilan ettiler. Ah ah! Ne de çok gerçek vardı açığa çıkarılması gereken! Hem de ne gerçekler! Yorulmak nedir bilmeyen! Parıl parıl parıldayan! Hepimizin gözlerini kamaştırıyorlardı! "Hah, işte bu!" demeye başladı zavallı halk, işte bu! Tam da bu! Hepimiz bunun uğruna ölelim! Halkın tek istediği budur zaten, ölmek! Öyledir işte. "Yaşasın Diderot!" diye böğürdüler, sonra da "Yaşa Voltaire!" Filozof dediğin böyle olur! Sonra da yaşasın zaferleri pek de iyi örgütleyen Lazare Carnot! Ve yaşasın herkes! İşte, hiç olmazsa zavallı halkı cehalet ve putperestlik içinde gebermeye mahkum etmeyen adam gibi adamlar! Onlar ona özgürlüğün yolunu gösteriyorlar! Onu kurtarıyorlar! Hem de işi uzatmadan!

Önce herkes gazete okumayı öğrensin! Selamet oradadır! Haydi, Tanrı aşkına! Acele edin! Okuma yazma bilmeyen kimse kalmasın! Öylesini istemeyiz! İhtiyacımız olan tek şey asker yurttaşlardır! Oy veren cinsten! Okuyan! Ve savaşan! Ve uygun adım yürüyen! Ve de öpücük yollayan!

Zavallı halk işte böyle gaza getirilerek kısa sürede yeterli olgunluğa erişti. Eh, oldu olacak kurtulmuş olmanın coşkusu da bir işe yarasın, değil mi? Danton'un çenebazlığı boşuna değildi herhalde. Ne derece sıkı olduğu hala kulaklarımızda çınlayışından belli bir iki nutuk sallayarak zavallı halkı kaşla göz arasında harekete geçiriverdi! İşte ilk kez böyle yola çıktı, kurtulmuşların ilk kendinden geçmiş taburları! Dumouriez [Charles François de Perrier] denen adamın Flandres'ta delik deşik olmaya götürdüğü ilk oyverici ve bayrakaşığı salaklar! Dumouriez'in kendisine gelince, daha önce emsali hiç görülmemiş bu idealist oyuna çok geç katıldığı için, sonuçta tercihini paradan yana yaptı, safları terk etmeyi yeğledi. O bizim son paralı askerimizdi. Bedava asker, işte asıl yenilik buydu. O kadar yeniydi ki, koca Goethe bile, ne kadar Goethe olursa olsun, Valmy'ye geldiğinde bunları görünce ağzı açık kaldı. Eşi benzeri görülmemiş bir vatan kurmacasının savunulması adına Prusya kralı tarafından gönüllü olarak kendini delik deşik ettirmeye gelen bu çulsuz ve tutkulu birlikleri görünce, Goethe daha öğrenmesi gereken çok şey olduğu hissine kapıldı. "Bugünden itibaren" diye haykırdı, dehasının alışkanlıklarına uygun muhteşem bir edayla, "yeni bir çağ başlıyor!" Hadi canım sen de!

Ardından, bu sistem çok iyi işlediği için, seri halinde kahramanlar üretilmeye başlandı, üstelik, sistem mükemmelleştirildikçe giderek daha da ucuza mal oluyorlardı. Herkes halinden pek memnundu. Bismark, iki Napolyon, Maurice Barres, hatta Süvari Elsa. Kısa sürede, Reform hareketi tarafından çoktan havası söndürülmüş pörsümüş bir bulut niteliğine bürünüp uzun süredir ruhbanların kumparasına indirgenmiş olan semavi dinin yerini bayrakaşığı din aldı.

Eskiden fanatik moda, "Yaşasın İsa! Yakalım şu münafıkları!" diye bağırmaktı; ancak yine de azdı sayısı münafıkların ve yalnızca gönüllülerden oluşuyorlardı. Oysa artık vardığımız noktada, "Kurşuna dizelim lifsiz tekesakallarını! Susuz limonları! Masum okurları! Sağcılara karşı milyonlar omuz omuza!" çığlıkları insanların azman güruhlar halinde kendilerini bu işe adamalarına yol açabiliyor. Yakalayın o kimseyi öldürmek istemeyen, kimseyle hesaplaşmak istemeyen insanları, leş kokulu barışçıları, kazığa oturtun! Eşek cennetine gönderin onları, her biri birbirinden daha kesin on üç değişik biçimde! Onlara adam gibi davranmak neymiş diye öğretmek için önce bağırsaklarını deşip atın bedenlerinden, sonra gözlerini oyun, onları vıcık vıcık pislik yaşamlarının geri kalan yıllarından mahrum bırakın! Topunu, topunu gebertin, kağıttan şablon çıkarır gibi kesip biçin, kanlarını akıtın, asitte yakın; böylece de vatan daha çok sevilsin, daha mutlu, daha sevecen olsun!

Ve eğer bunların arasından bu yüce şeyleri anlamamakta direnen adiler çıkarsa da derhal gidip kendilerini ötekilerin yanına gömsünler; ama tam da aynı yere değil aslında, mezarın en ücra köşesine, ülksüzü korkaklar şeklinde aşağılık bir ibare taşıyan bir mezar taşı yazısının altına giriversinler; çünkü bu kepazeler, belediye tarafından ihaleye çağrılıp doğru dürüst ölüler için mezarlığın anayolunda dikilmiş özel anıtın gölgesinden faydalanma şerefine nail olma hakkını yitirmişlerdir; onlar aynı zamanda, önümüzdeki pazar günü yine valiye çiş yapmaya gelip öğle yemeğinden sonra da mezar başında nutuk atacak olan Bakan'ın sesinin en ufak yankısını bile işitme ayrıcalığına sahip olma hakkını yitirmişlerdir.

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

©2012 Kitap Önerisi


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
9