"Yo siempre me había imaginado el paraíso bajo la especie de una biblioteca."
"Ben cenneti hep bir çeşit kütüphane olarak düşlemişimdir."
Jorge Louis Borges

5 Mart 2012 Pazartesi

SUSKUN MELEKLER-HAKTAN KAAN İÇEL

"Öylece yerde yatıyorlardı. Meleklerim sessizleşmiştiler. Öylece ses çıkartmadan meleklerim susmuştu. Onlar benim suskun meleklerimdi."
***
Dudaklarımdaki o matlaşmış tadı unutalı uzun zaman olmuştu. Artık insanlaşmıştım diyebilmeyi çok isterdim. Ancak artık insanlaştığımı söylemek aslında hiç insan olmadığımı belirtmeye benziyor. Bu belirtmeler de gerçek dışı olduğundan susmak en iyisi. İhtiyaçlarımı karşılayacak ellerim de yoktu. Hepsi körelmişti. Artık o ellere, el demek ellere saygısızlık olurdu. Ben bir yaratık değildim ama gökyüzünün altındaki yaşayış birimlerinden biri de değildim. Anlatılacak bir fısıltı da değildim. Sadece bir katildim. Hem de koleksiyoncu bir katildim. Kurbanlarımın yüzük parmaklarını kesiyordum. Ancak parmakları almıyordum. Sadece yüzükleri alıyordum. Nedenini ise aslında söylemek istemiyorum ama yine de söyleyeceğim. Hep evlenmek istediğim bir kız vardı. Onu çok seviyordum. Onunla evlenmek istiyordum. Ona sorduğum soruların hiçbirini cevaplamıyordu. Hep susuyordu. Hareket bile etmiyordu. Üstelik parfümü de gün geçtikçe kötüleşiyordu. Sonunda teklifimi kabul edeceğini düşünüyordum. Ancak yine de cevap vermedi. Acaba bir derdi mi var diye düşündüm. Sonunda da ona bir doktor götürmeye karar verdim. Doktor aslında onun ölü olduğunu söyledi. Benim de psikolojik bozukluklarım varmış. Ona inanmadım ve onu öldürmek zorunda kaldım. Sağ elindeki yüzüğü gördüm. O evliydi. Ben de evli olabilirdim ama aşık ola ola bir ölüye aşık olmuştum. Kalbim kırılmıştı ve adamın parmağını kesip yüzüğü aldım. O yüzüğe saatlerce baktım. Tıpkı bir hayal gibiydi. Ancak bu benim yüzüğüm değildi. Benimkisi daha parlak ve daha güzel olacaktı. Ben evleneceğim kişiyi mutlu edecektim. Şu anda da o yüzüğü arıyorum. Benim olanı... Parlak olanı... Ancak işte bir problemim var. Yüzüğü genellikle öldürdüğüm insanların parmaklarında arıyorum. Çoğu insandan bu yüzden nefret ediyorum. Beni o kadar uğraştırmalarına rağmen hiçbir şekilde doğru yüzüğü bulamıyorum...
***
Gecenin köründe beni aramalarından nefret ediyorum. Yani polisliği bırakmamın nedenini ne zannediyorlardı. Tabii ki bu ani aramalar yüzünden bırakmıştım. Şimdi özel bir dedektif olmama rağmen hala beni uykumdan uyandıracak birilerinin olması oldukça tuhaf. Üstelik öyle saatlerde beni arıyorlar ki adamlara bildiğim tüm küfürleri iletiyorum. Her şeye rağmen şu manyak tutkumu da bırakamadım. Sapık katilleri araştırmak benim ayrı bir hobim haline geldi. Bana gelen kişilerin verdiği tüm işlerin kaybolma olayları ile alakalı olduğunu düşünürseniz oldukça sıkıcı olduğunu söyleyebiliriz. Bu yüzden genellikle psikopatlarla uğraşıyorum. Onları araştırıyorum ve olayları çözdüğümde de polise tüm olayları anlatıyorum ama kendi ismimi vermiyorum. Özellikle de sübyancı katil Sert, psikopat travesti Tatlı veya tornavidalı manyak olaylarını ben çözdüm ama kimselere söylemedim. Şimdiler de ise şu parmak kopartıcısının peşindeyim. Adam tam bir psikopat. Öldürdüğü insan sayısı neredeyse otuzu buldu. Üstelik de hepsinin parmaklarını koparttı ve odanın bir köşesine attı. Devamlı da parmak izi bırakmasına karşın, bir türlü tespit edilemiyor. Adamın hiçbir kaydı yok. İsmini de bu yüzden bulamıyorlar. Ancak medya şimdiden ona isim taktı bile; "Parmakçı". Bu ismi pek sevmiyorum ama yinede tam bir manyak adı. Bu arada medya da bu katile romantik bir kişilik diyor. Neymiş? Her zaman yüzük parmaklarını kesmesinin nedeni, aşık olduğu birisiyle evlenemediğinden dolayı çıldırdığı için insanları öldürüyormuş. Saçmalığa bak! Adam basbayağı manyak. Romantik olsa ne olacak, olmasa ne olacak? Sonuçta senin de parmağını kopartabilir. Tek kelimeyle bu medyanın tasvirlerine şöyle denilebilir: "Komik". Yani mizah dergilerinde bile böyle komik yazılar yazılmıyor.
***
Kadınlar hassas olurmuş ne kadar saçma! Evlenme teklifine bile cevap vermeyen bir kadın ne kadar hassas olabilir ki! Bana sorarsanız hiç. Ona aldığım kimselerde olmayan ışıldayan yüzüğü bile kabul etmedi. Yok neymiş, iş arkadaşları ile ilişki kurulmazmış. Bu saçmalık değil de ne böyle? Hadi bunu unutalım diyelim. Peki diğer iş arkadaşlarıyla ilişkilerini nasıl unutuyor. Hepsiyle de, üstelik uzun süreli ilişkiler yaşadı. Yani bana gelip senden hoşlanmıyorum deseydi anlardım, sen hiç yakışıklı değilsin deseydi anlardım ya da ne biliyim bir gece benimle yatsaydı ve yatakta çok kötüsün deseydi onu da anlardım. Ancak iş arkadaşı mazereti beni tam anlamıyla çılgına çevirdi. İşte onu protesto etmek amacıyla ona aldığım yüzüğü devamlı yanımda taşıyacağım. Hatta belki de kuyumcuya gidip o yüzüğü genişletip, ben takacağım. Sonra da iş yerinde her gün gözüne sokacağım. Belki bir gün anlar da pişman olur...
***
Olayları araştırmaya genellikle kurbanların aileleriyle başlarım. Hepsi birbirinden acılıdır. Hepsinin anlatacağı bir anısı vardır. Ancak şu parmakçı katilin işlediği cinayetlerden en kötüsü bence, iki küçük kızı öldürmesiydi. Hatta o kızlar her gece rüyalarıma girmeye başladı. Neden iki küçük kızı öldürürler ki! İşte bunun cevabı da verilen ünvanda saklı. Yani psikopatlıkta saklı. Boşuna psikopat denilmiyor. Kızların babası ise oldukça yıkılmıştı. Devamlı ağlamaktaydı. Kızların öldürülme nedeni ise parmaklarındaki yüzüklermiş. Yani iki küçük kızın yüzüklerine kim dadanır ki! Adam resmen manyak! Sorunları var. Benim içimi en çok burkan sözler ise, adamın ağzından çıkan şu sözlerdi; "Öylece yerde yatıyorlardı. Meleklerim sessizleşmiştiler. Küçücük parmakları yerinde yoktu. Ortalık kana boyanmıştı. O beyaz elbiseler kıpkırmızı olmuştu. Öylece ses çıkartmadan meleklerim susmuştu. O cıvıl cıvıl sesleri yok oluvermişti. Artık onlar benim suskun meleklerimdi."
İşte bu sözlerden sonra artık her gece kulaklarımda yardım isteyen çocuk çığlıklarıyla uyanıyorum. Belki de bu sesleri susturmanın tek yolu katili bulup cezalandırmaktı.
***
Benim istediğim artık o masumiyet timsali denilen saflığı bulmak. Yani en parlak olanı bulmak. Kişiler arttıkça yüzüğümü bulmam da zorlaşıyor. Nüfus yüzünden bulunulması zorlaşan bir handikap haline geliyor. Halbuki sadece benim olanı bulmak bu kadar zor olmamalıydı. Üstelik de benim yüzüğümün, kendini diğerinden ayırt etmesi gerekirdi. Çünkü benim yüzüğümün eşi benzeri yok. Ancak bunu herkes bilmiyor ve benim olanı takmak istiyorlar. Halbuki benim yüzüğümü alıp ne kötü bir olaya bulaştıklarının bile farkında değiller. Ayrıca son günlerde sanırım ünlü olmaya başladım. Çünkü artık her gün hemen hemen her kanalda benim yüzük arayışlarım hakkında bilgi veriliyor. Belki bu benim için bir şans olabilir. Çünkü benim arayışımı duyanlar, aslında benim olan yüzüğü bana getirebilirler.
Uzun zamandır da artık gerçekten de kendimi katil gibi hissetmeye başladım. Çünkü her öldürdüğüm insandan keyif almaya başladım. Sanırım yüzüğümü bulduktan sonra da bu olaya devam edeceğim. Gittikçe bu tadı benimsiyorum. Her uykumdan uyandığımda, bu zevki yaşamayı umut ediyorum. Başka boyutlara dalmayı istiyorum. Zaten bu iş de bir tür uyuşturucu gibi. Bir kere başlayınca bir daha bırakamıyorsunuz. Sizi içine alıyor, rahatlatıyor ve huzura kavuşturuyor. Tabii riskleri de yok değil. Özellikle de o hızlı sinekler benim moralimi oldukça bozuyor. Yani sadece verecekleri bir yüzük için bu kadar sinek göndermek saçma bence. İşte artık kendileri de kaşındılar. Beni bu işin tiryakisi haline getirdiler. Artık sadece yüzüğü aramak bile bana keyif vermiyor. Yüzüğün yanında bir cinayet çok iyi gidiyor. Bu işler sanırım ben ölene kadar böyle devam edecek...
***
İşte oldu sonunda! Tam parmağıma uygun oldu. Bu kadar parlak bir yüzüğü reddedişinin sıkıntısını kendisi çeksin bakalım. Her gün gözüne sokacağım bunu. Üstelik eskisi kadar da ona yakın davranmayacağım. Başı sıkışınca bakalım bu sefer kime gidecek, kimden yardım isteyecek? Çok yanlış yaptın güzelim. Bu ince ve zarif yüzüğü bile kabul etmedin. Şimdi ise artık yüzük bile senin parmağına göre değil. Boyutları oldukça genişledi. Özellikle de üstünde duran dev elmas taşı gördükçe kendine sormayacak mısın? Ben bu hatayı nasıl yaptım demeyecek misin? Mükemmellikler nasıl bozuluyorsa, senin de yüreğindeki o ateşli kadın gün geçtikçe bozulacak ve sonunda bakalım ne yapacaksın? Bunları beni reddetmeden önce düşünecektin.
***
Araştırmalarıma bakarsak bu manyak, bir tür yüzüğün peşinde. Yani ne tür bir yüzük aradığını kendi de bilmiyor. Çünkü bilseydi, karşısına çıkan her yüzüklü insanı öldürmezdi. Bu açıdan bakarsak herhalde yüzüğün türüne baktığını zannetmiyorum ya da kaç ayar olduğunu da incelemiyor. Aradığı tek bir kıstas olması muhtemel. Bana göre göze en hoş gelen yüzüğü arıyor. Bu göze hoş gelme de bence bir elmas ile olabilir. Büyük, parlak ve keskin bir yüzük arıyor. Yani koca elmaslı bir yüzük arıyor. İşte bu yüzden çeşitli ünlü ve zengin kuyumcuların çoğuna gittim. En büyük elmaslı yüzüklerini sordum. Araştırmalar sonucunda en büyük elmaslı yüzük, bir müzede sergileniyormuş. Yani alınması neredeyse imkansızmış. Ancak bir gece tuhaf bir şekilde çalınmış. Ne bir parmak izi varmış, ne de bir başka bırakılan iz bulunamamış. Böyle bir haberi gazetelerden okuduğumu hiç hatırlamıyorum. Sanırım gözden kaçırmış olabilirim. Kuyumcuları araştırırken de bir kuyumcunun yardımcılarından biri, bir gece bir adamın tuhaf bir istekte bulunup, dev taşlı bir yüzüğü genişletmek istediğini söylemişti. Yardımcı, pek tecrübeli olmadığı için pek bir şey anlayamamıştı fakat müşteriyi kaçırmamak için de bu garip isteğe olumlu yanıt vermişti. Kendi şahsi düşünceme göre bu yüzüğü bizim manyak çalmış olamaz. Çünkü her yerde fazlaca iz bırakan bir kişiye göre bir iş değil. Üstelik bu soygun, planlı yapılmış. Şu adam oldukça şüpheli. Yani tüm bu teorileri bir noktada birleştirirsek "parmakçı", bu yüzüğün peşinde. Bu yüzüğü bulmayı nasıl becerecek onu bilemem ama dikkatini çekmenin bir yolunu bulmalıyım. Bu yüzden son araştırmalarım sonucu bu adamın adresini bulmayı başardım. Adam pek zengin birisi değil. Bu yüzden muhtemelen hırsız, bu kişi. O adamla görüşmeye gittiğimde ise pek hoş bir sohbet yaşamadık. İşte bu yüzden o adamın bu yüzüğü çaldığına bahse bile girerim. Bizim manyağın dikkatini çekmek içinse başka bir plan yaptım. Her yere ilan astırdım. "Yüzüklerde parlaklık sizin için önemli mi?" diye. Bu onun dikkatini çekebilecek türde bir ilan bence. Ayrıca bu ilanın altına da yüzüğü çaldığını düşündüğüm adamın adresini yazdım. Biraz riskli ama bunu denemek zorundaydım. Şu an için de iki tane sıkıntı mevcut. Birisi ya parmakçıdan önce hırsız bu ilanı görürse ve adresi fark ederse! Diğer sıkıntım ise şu suskun melekler... Her gece kafamda, onların çığlıklarıyla uyanıyorum. Belki de bu olayı başarıyla bitirirsem her iki sorunumdan da kurtulabileceğim.
***
- Tık tık!
- Kim o?
- Sizinle görüşebilir miyim?
- Ne hakkında?
- Bir yüzük hakkında.
- Yüzük mü? Ne tür bir yüzük?
- Dev taşlı bir yüzük.
- Polis misiniz?
- Hayır polis değilim. İsterseniz kimliğimi gösterebilirim.
- Peki yüzük hakkında niye konuşmak istiyorsunuz?
- Ben bir araştırmacıyım. Yüzüğün sizde olduğunu öğrendim. Yani dev taşlı şu yüzüğün.
- Sanırım yanlış yere geldiniz. Burada öyle bir yüzük yok.
- Peki yüzük yoksa neden benimle başından beri yüzük hakkında muhabbet ediyorsunuz?
- Sadece merak etmiştim.
- Bana kapıyı açarsanız sadece birkaç soru sorup gideceğim. Lütfen izin verin.
- Sizinle konuşacak bir şeyim yok.
- Durun! Kapatmayın kapıyı!
***
Şu karşıdaki ilan da ne böyle! Parlak bir yüzük... Parlak bir yüzük... Parlak... Belki de aradığım şey orada. Benim yüzüğüm orada. Bu adrese gitmeliyim. Gitmem gerekli. Ancak nedense içimde bir sıkıntı var. Belki de heyecanlıyım. Kendi yüzüğüme kavuşmamın heyecanı olabilir. Bundan önce rahatlamam lazım. Beni en çok rahatlatan şeyi yapmalıyım. Yani zevk dehlizlerine doğru gitmeliyim. Birazcık kan görmeliyim. Belki de o adrese bile gitmeden bulabilirim yüzüğümü. Ama önce biraz stres atmalıyım...
***
Şu anda beklemedeyim. Her an birileri bu evi ziyarete gelebilir. Ya da adam evinden çıkabilir. Bu yüzden tabancamı dolu tutmak zorundayım. Buraya gelecek olan kişinin gerçekten de "Parmakçı" olduğundan emin olmalıyım. Emin olmazsam problemler çıkabilir. Emin olduktan sonra da polislere haber vereceğim. Ancak tabi onlar gelene kadar katili oyalamam gerekecek. Hem polisler geldiğinde hırsızı da yakalatabilirim. Böylece bir taşla üç kuş vurabilirim. Katil, hırsız ve çığlıklardan kurtulabilirim. Bu dava beni oldukça da sarsmaya başladı. Hayatımda hiçbir zaman böyle sorunlarım olmamıştı. Hatta diğer bir yönden bakarsak bu kadar kişiyi öldüren de pek sık rastlanmıyordu. Üstelik o kadar parmak izine rağmen bu katilin yakalanamaması da oldukça tuhaftı. Yani adam bir anlamda da bir efsaneydi. Belki de gelecekte filmini bile çekeceklerdi.
***
Şu adamın gelişi çok tuhaftı. Yani belki de yaptıklarımı buldular. Ama emin olmak istiyorlar gibiydi. Hemen toparlanmam gerekiyor. Buralardan uzaklaşmalıyım. Belki uzak ve sıcak yerler, bana iyi gelebilir. Üstelik bu olay da zamanla unutulur bu esnada. Bu yüzden hemen bilet işlemlerini filan ayarlamalıyım. Sonrasında da hemen uçakla bu ülkeden ayrılmalıyım. Yoksa her şey kötüye gidebilir. Acaba o adam polis miydi? Keşke kimliğine baksaydım. Ancak artık çok geç. Bu yüzden gerçekten de buralardan toz olmalıyım. Yarın ilk iş olarak gitmeliyim.
***
Artık gerçekten de rahatım. İçimde bir huzur var. Sanki yüzüğüme kavuşacak gibiyim. İçimden bir his bana devamlı bunu tekrarlıyor. Dakikalar geçtikçe yüzüğüme kavuşma sevinci artıyor gibi. Tüm mutluluklar benimle olacak sonunda. Gerçekliğe doğru bir adım atmış olacağım. Yalnız ellerimdeki kırmızı kan dikkat çekebilir. Bu yüzden hemen temizlemeliyim onları. Fakat adrese göre de yüzüğümün olduğu yer, şu karşıdaki bina. Yani acele edersem hem yüzüğümü bulmuş olacağım, hem de orada ellerimi yıkayabileceğim bir yer bulabilirim. Bu yüzden ellerini arkama saklamalıyım ki görünmesinler. Attığım bu adımlar bile bana keyif verdiğine göre yüzüğü aldığımda mutluluktan uçacağım herhalde...
***
Bekleyişlerim hala devam ediyor. Şu ana kadar kimse gelmedi. Sanırım ilanları gören olmadı. Halbuki oldukça geniş bir alana asılmıştı ve ayrıca oldukça görülebilecek yerlere asıldı. Şimdiye kadar çoğu kişinin gelmesi lazımdı. Fakat bir dakika! Evet işte şuradan birisi geliyor. Bu benim aradığım kişi mi acaba? Aslında adamda masum bir yüz var. Bu olamaz diyesim geliyor ama böyle psikopatlar zaten hep böyle kişilerden çıkar. Bu olması gerçekten de muhtemel. Çünkü bizim apartmana doğru yöneliyor. Üstelik de oldukça garip yürüyor. Apartmanın da kapısı açıldı. Hayır! Bu bizim hırsız. Benim sorularımdan dolayı tedirgin oldu sanırım. Elindeki bavullara bakılırsa ülke dışına çıkmaya hazırlanıyor. Kahretsin! Bu duruma bir çare bulmam lazım. Şu masum suratlı neden ellerini saklamaya çalışıyor bir türlü anlayamadım. Polisi aramam lazım ve polis gelene kadar hırsızı oyalamam lazım. İş başa düştü.
***
"Hey! Pardon durur musunuz? Size söylüyorum."
"Yine mi siz. Benden ne istiyorsunuz? Size yüzük hakkında hiçbir şey bilmediğimi söyledim."
"Peki o zaman ellerinizi gösterir misiniz?"
"Bu ne cüret! Size ellerimi göstereceğimi nereden çıkarttınız?"
"Bana ellerinizi göstermezseniz, zor kullanmak zorunda kalacağım."
"Bu bir tehdit miydi?"
"Tehdit değildi ama ellerinizi göstermeyecekseniz tehdit olarak da algılayabilirsiniz."
"Çekilin yolumdan!" dedi ve itti detektifi. Detektif ise tabancasını çıkarttı. Tabancasının namlusunu hırsızın kafasına dayayarak;
"Beni iterek sabrımı taşırdınız. Artık ellerinizi gösterin yoksa size ateş etmek zorunda kalacağım."
Hırsız, bu hareket karşısında parmaklarını detektife doğru uzattı. Sağ işaret parmağında dev elmaslı bir yüzük vardı. Yüzük bir kadın yüzüğüydü. Detektif tüm düşüncelerinde haklı çıkmıştı. Bu hırsızın ta kendisiydi.

Tam bu olaylar olurken "Parmakçı", apartmandaki adresteki kata çıkmıştı. Ancak tüm ısrarlı kapı çalışlarına rağmen kimse açmamıştı kapıyı. Bu yüzden de içindeki öfke ve yüzüğe kavuşma ümidiyle kapıyı bir tekme ile deviriverdi. İçeriyi hızlı adımlarla araştırsa da içeride kimsecikler yoktu. Bu kızgınlıkla hızlı hızlı merdivenleri indiği sırada karşısındaki görüntü sayesinde bir anda yüzünde bir gülümseme belirdi. Gülümsemenin nedeni apaçık belliydi. Gözbebeklerinden yansıyan görüntü, dev elmaslı bir yüzük görüntüsüydü. Tıpkı aradığı şey gibi. Yüzüğe hayranlıkla bakarken aniden;
"O benim yüzüğüm, onu kimselerde görmeye dayanamıyorum!" dedi ve hırsızın üstüne doğru adeta uçarak atlayıverdi. Parmakçı seri yumruklarını hırsızın yüzüne saydırırken detektif, tabancasının namlusunu Parmakçının tam kafasının üstüne doğru dayadı. Hırsız ise bayılmıştı. Seri yumruklar sonucunda yüzü son derece ciddi bir şekilde hasara uğramıştı. Her yerinden kanlar akıyordu. Parmakçı, tabancı doğrultulunca durdu. Tabancayı doğrultan detektifin yüzüne doğru bakmaya başladı ve sevimsiz bir gülümsemeyle; "Beni böyle durdurabileceğini mi zannediyorsun? Beni yüzüğüme ulaşana kadar kimse durduramaz. Ölüm bile...!"
Dedi ve hiç düşünmeden hırsızın parmağını tek bir harekette koparıverdi. Bu ani hareket karşısında detektif de kendi bildiğini yaptı ve hiç düşünmeden tetiği çekti. Tabancadan çıkan mermi, direk olarak beynin içindeydi. Parmakçı öylece yere yığıldı. Parmakçının yere yığılmasıyla beraber elindeki parmak da yolun ortasına doğru fırlayıverdi. Bu esnada da polisler olay yerine ulaşmışlardı. Polis otolarından biri hemen motorunu durdurdu ve iki polis memuru dışarı çıktı. Detektife bakarak;
"Çabuk elindeki tabancayı yere at ve olduğun yerde yere doğru, yüz üstü, ellerin arkaya gelecek şekilde uzan."
"Fakat beni yanlış anlıyorsunuz ben detektifim."
"Ani bir hareketten kaçın ve dediklerimizi yap!"
Arkadan da diğer ekipler gelmişti. Hepsi yolun ortasında sert bir frenle duruvermiştiler. Polis memurları, detektifin yanına geldiler, kimliğine baktılar. Kimliği araştırmaları için merkezi aradılar. Birkaç dakika sonra ise kimliğin sahibinin detektif olduğu anlaşıldı. Detektif hemen ayağa kalktı ve bağırarak;
"Şu parmağı kopuk adam için hemen bir ambulans çağırın! Ayrıca bu dava ile ilgilenen kişi kim?" dedi. Bunun üzerine kalın kaşlı sivil giyinimli biri yanına geldi;
"Benim. Peki bu yerde yatanlar kim?"
"Birisi yani şu kafasından vurulmuş olan aranan psikopat Parmakçı katil, diğeri ise şu ünlü dev elmas yüzüğü çalan hırsız."
"Peki yüzük nerede?"
"Sanırım az önce gelen polis otosu onu ezdi."
Bunun üzerine derhal polis otosu geriye doğru çekildi. Arabanın altında binlerce parçalara bölünmüş elmas yüzükten kalanlar duruyordu.
***
Evet sayın seyirciler bugün şok gelişmeler yaşandı. Uzun zamandır dehşet saçan "Parmakçı" lakaplı katil, ölü olarak ele geçirildi. Zanlının parmak izleri, daha önceki olaylarda tespit edilen parmak izleriyle uyuşunca, gündemi sarsan katil olduğu anlaşıldı. Aynı zamanda diğer bir haberimiz ise ünlü dev elmas yüzüğü çalan hırsızın yakalanmasıydı. Bu iki olayı da çözen polis teşkilatına çeşitli madalyalar verildi. Polis teşkilatı dışında ayrıca kimliği açıklanmayan bir özel detektife de madalya verildiği açıklandı...
***
Böylece meleklerin çığlıkları da bitmişti. Artık onlar da huzura kavuşmuştular, ben de. Artık huzurlu bir şekilde yatağımda uyuyabilirdim. Ta ki yeni bir olaya kadar...



Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

©2012 Kitap Önerisi


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
9