"Yo siempre me había imaginado el paraíso bajo la especie de una biblioteca."
"Ben cenneti hep bir çeşit kütüphane olarak düşlemişimdir."
Jorge Louis Borges

12 Mart 2012 Pazartesi

CANİSTAN-YUSUF ATILGAN

"Köydeyken, dokuz yaşlarında, bir kış Tokuç Ali'yle Ahmet Hoca'nın cami odasındaki okuma derslerine bir ay kadar gitmişlerdi. Bir gün derste Ali'yle bir şeyler fısıldaşıp güldüklerinde Hoca "Ne var gülecek hınzırlar, Allah Kelâmı ediyoruz burada" deyip ikisini de falakaya yıkmış, bir daha derse gitmemişlerdi. Tokuç Osman oğlunu zorla göndermiş, ama Selim inat edip gitmemişti. Kızların önünde tabanlarına inen sopanın acısıyla bağırdığı için onuru kırılmıştı. O yıl imam hakkı olarak verilen buğdaya beygir tersi karıştırarak öcünü almıştı hocadan. 'Ne tuhaf, Makbule'yi falan unuttuk gitti yahu. Ulan Ali, bilmeden iyilik etmişsin bana, ama ileride bir gün soracağım sana. Hep on dönüm bağım olsa derdim, işte fazlası oldu, üstelik karım da var; gene de unutamıyom bana ettiğini.' "

"Çaktırmadan sinsice yaklaşıp istediğimiz kızın etekliğine mantar tabancasını sıkarak korkutur, böylece onu sevdiğimizi belirtirdik. Yüreğim çarparak Emine'ye yaklaşırken cebimde saklı tabancayı fazla sıkmış olacağım ki tetikteki parmağım tabancayı patlatmış ve cebimdeki mantarlardan biri de ateş alarak elimi yakmıştı. Bayramlık setremin cebinin astarı da biraz yanmıştı. Korkunç bir acıyla gözlerim sulanmış dururken Emine sıradan ayrılıp 'oh olsun, korkutacaktın değil mi?' diyerek yanıma gelmiş, avcumdaki yanığı görünce 'çok mu acıyo' deyip ağlamaya başlamıştı."

"-Ankara'da Kemal Paşa'nın yeni devleti varmış Hacamca. Ordusu ne, Yunan ordusunu iki savaşta bozmuş. Belki buralara da gelirler.
-Duydum oğul, dilerim doğrudur. Allah ona zeval vermesin bari."

"İkindi namazından sonra -doğrusu nicedir namaz kılmayı da unutmuştu; okumak falan hak getire; Arif Ağa'ya uyup yatıp kalkmış, 'Tanrım bağışlar' diye düşünüp bu işten kendince yüzünün akıyla çıkmıştı- imam, Arif Ağa ve öteki tanıkla eve gittiler."

"-Bu akşam camiye gitmeyecek misin?
-Okumayı bile unutmuşum kız. Günah olur böyle namaz kılmak.
-Namaz surelerini ben ezberletirim sana. Ramazan'da ne camiye gitmezsen gavur derler sana.
-Giderim elbet."

"Bundan sonra 'Osmanlıların kâfesi hürriyet-i şahsiyelerine maliktir.' Bundan sonra hürriyet-i şahsiye her türlü emrazdan masundur; hiç kimse kanunun tayin ettiği sebep ve suretten maada bir bahane ile mücazat olunamaz.
Yaşasın padişahımız, yaşasın hürriyet, yaşasın adalet, yaşasın müsavat, yaşasın uhuvvet, evet, yaşasın Kanun-ı Esasi, bütün meşrutiyet idare, yaşasın, yaşasın...
Oh! (Dün) bütün yüzlerde, herkesin, evet bilaistisna herkesin... büyük, küçük, asker, memur, esnaf, gani, fakir, müslüman, hristiyan, musevi, bütün osmanlıların yüzlerinde görülen revnak-ı mübarek hürriyet... Bu tasvire sışar mı idi?"


Canistan, Yusuf Atılgan'ın tamamlanmamış romanı.
Kitap dört kısımdan oluşmaktadır: Duruşma, yargıç, tanık ve sanık. Duruşmada eski bir hesaplaşma yaşanır. Yargıç bölümünde hesap soran şahıs anlatılır, Tanık’ta da olaya tanık olan kişi. Sanık bölümü yazılmamıştır. Yusuf Atılgan’ın duru anlatımıyla ve kurgu yeteneğiyle bezenmiş kitap, aslında hiç de bitmemiş gibi durmaktadır

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

©2012 Kitap Önerisi


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
9