"Yo siempre me había imaginado el paraíso bajo la especie de una biblioteca."
"Ben cenneti hep bir çeşit kütüphane olarak düşlemişimdir."
Jorge Louis Borges

5 Mart 2012 Pazartesi

DUVARCININ MACERASI-WASHİNGTON IRVİNG

Evvel zaman içinde Granada'da fakir bir duvarcı varmış. Bütün dinî bayramlara dikkat eder, perhizini, duasını ihmal etmezmiş. Dinine bu derece sıkı sıkıya bağlı olmasına rağmen gün geçtikçe daha fakirleşir, bir hayli kalabalık olan çoluk çocuğuna güçbelâ ekmek parası çıkarabilirmiş. Bir gece kapıda bir tıkırtıyla uyanmış. Kalkmış kapıyı açmış, bir de bakmış ki, karşısında upuzun, sıska, ölü kılıklı bir papaz duruyor.
Yabancı:
— Dinle beni, güzel dostum, demiş. Seni iyice tetkik ettim, dinine bağlı, namuslu, güvenilir bir insan olduğunu anladım. Bu gece bana bir hizmette bulunur musun?
— Memnuniyetle, Senyor Padre; tabiî parasını almak şartıyla.
— Elbette. Ama gözlerini kapayacağım. Buna razı olur musun?
Duvarcı itiraz etmemiş. Papaz adamcağızın kafasına yüzünü örten bir başlık geçirmiş. Bir sürü taşlı; çorak yerlerden, eğri büğrü dönemeçlerden geç misler. Nihayet bİ44BBHElPlsımn önünde durmuşlar, Papaz bir anahtar çıkartmış, kilit gıcırdamış ve kapı gürültüyle açılmış. İçeri girmişler. Kapı tekrar kalınmış ve sürgülenmiş. Uzun, uğultulu bir koridordan ve geniş bir avludan geçmişler, evin iç kısmına inmişler. Burada papaz, duvarcının gözündeki örtüyü çıkarmış. Duvarcı etrafına bakmış. Burası geniş bir avlu, meydan gibi bir yermiş. Ufacık bir lâmba etrafı hayal meyal aydınlatıyormuş. Ortada, yalağı kupkuru bir Arap çeşmesi varmış. Papaz duvarcıya bu çeşmenin altına bir çukur kazıp ufacık bir mahzen yapmasını söylemiş. Zaten tuğla ve harç da hazırmış. Duvarcı bütün gece çalışmış, amma çukuru tamamlayamamış. Şafak sökmeden önce, papaz duvarcının avucuna bir altın sıkıştırıp, tekrar gözlerini bağlamış ve evine götürmüş. Sonra sormuş:
— Dönüp işini tamamlamak ister misin ?
— Memnuniyetle, Senyor Padre, tabiî parasını almak şartıyla.
— Alâ, öyleyse yarın akşam gece yarısı yine gelirim.
Papaz gelmiş. Duvarcı da ufacık mahzeni tamamlamış. Papaz:
— Şimdi, demiş, bu çukura gömülecek yükleri taşımama yardım etmelisin.
Zavallı duvarcının saçları diken diken olmuş. Titrek adımlarla papazı takip etmiş. Evin kuytu bir köşesinde bir odaya girmişler. Biçare duvarcı feci bir ölüm sahnesiyle karşılaşacağını zannediyormuş. Neyse, odanın bir köşesinde birkaç kocaman çömlek görünce içi rahatlamış. Hepsinin tıka basa parayla dolu olduğu belliymiş. Çünkü papazla duvarcı onları güçlükle taşıyıp çukura gömmüşler. Sonra çukurun üstü kapatılmış, döşeme yerine yerleştirilmiş ve çukur iz bırakmayacak şekilde kapatılmış. Duvarcının yine gözleri bağlanmış ve bu defa başka bir yoldan dönmüşler. Bir sürü karmakarışık arsalar, yollardan geçtikten sonra durmuşlar, papaz duvarcının avucuna iki altın koymuş, ve:
— Kilisenin sabah çanları çalıncaya kadar burada bekle, eğer daha önce gözlerini açmaya kalkarsan, başın belâya girer, gazaba uğrarsın, demiş ve uzaklaşmış.
Duvarcı sadakatle beklemiş, kilisenin sabah çanlar çalar çalmaz, gözlerini çözmüş, etrafına bakmış. Meğerse Xenil nehrinin kenarındaymış. Hemen eve dönmüş. Çoluk çocuk tam iki hafta kazandığı paralarla bol bol yiyip içmişler. Ondan sonra da yine eskisi gibi meteliksiz kalmışlar.
Duvarcı az buçuk çalışmaya devam etmiş. Gece gündüz duasından geri kalmamış. Her sene bayramları, mukaddes günleri günü gününe takip etmiş. Ama yine de çoluğu çocuğu, bir çingene kafilesi gibi perişan ve kılıksız gezer dururmuş. Bir akşam, duvarcı kulübesinin önünde otururken, karşısına bir hayli mal mülk sahibi, tamahkârlığı ile tanınmış bir adam çıkmış, bir çift çatık kaşın altından iki göz sinirli sinirli duvarcıyı süzmüş. Adam: •
— Dostum demiş, işittiğime göre sen fakir bir adammışsın.
— Söylemeye hacet yok, senyor, fakirlik kendini belli eder.
— öyleyse bir iş bulunca memnun olursun, hem belki de ucuz bir fiyatla çalışırsın.
— Granada'daki bütün duvarcılardan daha ucuza çalışırım, efendimiz.
— Alâ, benim aradığım da bu zaten. Eski, yıkık dökük bir evim var. Tamirine bir sürü para harcıyorum astarı yüzünden pahalıya maloluyor. Zaten içinde kimse oturmuyor. Onun için mümkün olduğu kadar az bir masrafla tamir ettirmek istiyorum*»
Adam; duvarcıyı metruk, harabeyi andıran kocaman bir eve götürmüş. Birçok bomboş odalardan, avlulardan geçip evin iç tarafında büyük bir avluya girmişler. Burada duvarcının gözüne eski bir Arap çeşmesi ilişmiş. Bir iki dakika duraklamış. Böyle bir yeri hayal meyal hatırlar gibi olmuş:
Allahaşkına, Senyor, demiş, bu evde. bundan önce kim otururdu?
— Allah belâsını versin, ihtiyar pinti papazın biri. Kendinden başka kimseye metelik vermezdi. Müthiş zengin olduğunu söylerlerdi. Kimsesi de yoktu. Herkes mirasını kiliseye bırakacağını zannederdi. Derken bir gün ansızın oluverdi. Bütün papazlar, rahipler parasına konmak için üşüştüler, amma deri bir torbacığın içinde üç beş kuruş bulabildiler, işte o kadar. Asıl olanlar bana oldu. Herif öldü ama hâlâ benim evimde oturuyor, hem de besbedava. Ne yaparsın ki ölüler dava edilmez. Sözde, bütün gece, papazın yattığı odada para şıkırtısı duyulurmuş, sanki papaz efendi parasını sayıyormuş gibi, bazen da avludan inilti sesleri gelirmiş, ister doğru, ister yanlış, ne olursa olsun bu dedikodular evimin adını kötüye çıkardı. Şimdi kimse tutmaz oldu burayı.
Duvarcı azimkar bir eda ile:
— Kâfi! demiş, bırak. îyi bir kiracı gelinceye kadar ben bu evde oturayım. O arada hem evi tamir eder, hem de evin rahatını kaçıran zavallı ruhu teskin ederim. Ben Allahın dindar bir kuluyum, üstelik fakirim de. öyle şeytandan meytandan çekinecek bir insan değilim, hattâ bu şeytan kocaman bir çuval para olarak karşıma çıksa bile.
Adam duvarcının, teklifini memnuniyetle kabul etmiş. Duvarcı da çoluğunu çocuğunu toplayıp eve yerleşmiş, söylediklerini de yerine getirmeye başlamış. Yavaş yavaş evi tamir edip eski haline sokmuş. Artık para şıkırtısı gece ölü bir papazın odasında değil, gündüz diri bir duvarcının cebinde işitilir olmuş. Uzun lâfın kısası duvarcı günden güne zenginleşmiş. Bütün komşularının ağzının suyu akmış ve duvarcı Granadanın en zengin adamlarından biri oluvermiş. Herhalde vicdanını rahat ettirmek için olacak, kiliseye külliyetli miktarda teberruda bulunmuş. Ufacık mahzenin sırrına gelince, onu da anca* ölüm döşeğinde sevgili oğulcuğuna açmış.



Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

©2012 Kitap Önerisi


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
9