Uykusuzluğun Teorisi
Düşler devreye girer akışın tıkandığı yerde, nedeni neyse artık.
Çıkıp gelen apaçık ama çağrılmamıştır.
Şu barmen nasıl da bakmıştı sana otuz yıl önce paran bitip bir içki için yalvardığında.
O bakışı nasıl da takınmıştı doldururken bardağını.
Gecenin hiç boş saati olmadığını keşfediyorsun, -her bir dakika yoğun, bitimsiz- havanın kendisi bile katlanıp dolaba kaldırılabilir.
Kitap rafları yitmiş arkadaşlar gibi; ki, hala canını sıkar sorunları.
Senin derdin ise: Farkındalıktan nasıl kurtulunur.
Nedir ki ölüm, boşanma,hastalık hatta sarhoşluk bunun yanında?
Pencereden dev bir eli seyrediyorsun Ay’ı tutan, ufkun altında, dalgaların altında bir baş gibi.
Deniz şakaklarında atıyor, sırtına bastırarak ağırlığıyla.
Ve bunun böyle süremeyeceğini bilmene rağmen, bu böyle sürüyor daima.