"Yo siempre me había imaginado el paraíso bajo la especie de una biblioteca."
"Ben cenneti hep bir çeşit kütüphane olarak düşlemişimdir."
Jorge Louis Borges

14 Mayıs 2012 Pazartesi

ÇEHOV’UN CENAZE TÖRENİ-GUSTAW HERLİNG

8 Haziran 1904’de Çehov ve Olga Knipper Berlin’de küçük bir mola verdikten  sonra Badenwiler’e vardılar. Çehov daha iyi hissediyordu ve bunu kızkardeşlerine, arkadaşlarına yazdığı mektuplarda yeni doktoru Schwoerer’den övgüyle bahsederek anlatmıştı. İtalya’ya bir gezi planlıyordu. Ansızın bir huzursuzluk kapladı ruhunu ve hemen otel değiştirmek zorunda kaldılar. Balkonlu bir oda istemişti. Balkonun bir köşesinde yolun karşısındaki postanenin önünden gelip geçenleri seyrederek saatlerce oturuyordu. Arada bir karısı civardaki koruya arabayla küçük geziler için çıkarıyordu onu dışarı. Haziranın sonlarında üç gün süren bir kriz geldi. 1 Temmuz’da ansızın düzeldi birden. Aynı gün gece yarısı uyandı Çehov. Boğuluyormuş gibi hissediyordu ve doktorunu istedi.( daha önce böyle bir şey olmamıştı) Dr. Schwoerer geldiğinde Çehov ona şöyle bir baktı ve fısıldadı: Tod? Kalbinin üstüne buz konuldu ve oksijen getirmesi için adam gönderildi. “Uğraşmaya değmez, oksijen gelmeden öleceğim.” Bir bardak şampanya istedi. Birkaç yudum aldıktan sonra sayıklar gibi konuşarak başını yastığa koydu: “Gemici ayrıldı mı?” Can çekişme sırasında darmadağın olan düşüncelerine Rus – Japon savaşının bir uzak yankısı karışmıştı muhtemelen. Kendine geldiğinde usulca konuştu “Ölüyorum.” ve hatta daha sakin bir tonla Dr. Schowerr’e dönüp “Ich sterbe.” dedi. Başı yastığa tekrar düştü. Gün ağarırken öldü ve denildiğine göre tam bu sırada büyük bir pervane lambanın etrafında herkesin duyabileceği şekilde kanat çırpıyordu.

Bedeni, üzerinde “taze istiridye” yazılı çinko bir sandığa konuldu ve bir yük treniyle Moskova’ya getirildi. Bu arada savaşta yaşamını kaybeden general Keller’in tabutunu getiren bir başka tren Moskova garına girmişti aynı anda. Küçük bir karışıklık oldu; Çehovun cenaze törenine gelen insanlardan bazıları Keller’in tabutunun peşinden gittiler ve bir yazarın naşının mezarlığa dek askeri bando eşliğinde götürülmesine şaşırmışlarıdı. Yanlışlık anlaşıldığıda, kimse kıkır kıkır gülmekten alamamıştı kendini. Gorki, “Tabutun arkasında yüz kişiden az insan vardı. İlk kez giyilen ayakkabıları ve zevksiz kravatları olan Moskovalı iki avukatı hala anımsıyorum. Bir düğüne giderken uğramış olabilirlerdi. Biri köpeklerin ne kadar akıllı varlıklar olduğunu anlatırken, diğeri sahibi olduğu kır evini methediyordu. Leylak rengi elbiseli bir kadın elindeki dantelli şemsiyesi ile iki de bir yanı başındaki ufak tefek yaşlı adama dönüp “Çok hoş bir adamdı, çok akıllıydı” diyordu. Yaşlı adam öksürüyor gibi yaptı. Sıcak ve tozlu bir gündü. İri bir polis memuru şişman beyaz bir atın üzerinde gösterişli bir havada cenaze alayının en önünde ilerliyordu. He şey bu büyük ve duyarlı yazarın hatırasını zedeleyecek kadar kaba ve bayağı idi.”diye aktarıyor bize.

Bu basbayağı Çehov’un son öyküsüydü: “Bir Yazarın Ölümü ve Cenaze Töreni” Gorki, Çehov’un coşkulu ama onun derinliğini kavrayamayan zayıf okuru rolünü oynamıştı.


Çeviren: Behlül Dündar


Tod: Alm. Ölüm

Ich Sterbe: Alm. Ölüyorum

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

©2012 Kitap Önerisi


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
9