Bir Edebiyat Şövalyesi
Kaldığı yere (bir çeşit huzurevi) söyleşi için gelen yazarın
Borges, Calvino, Nabokov okur musunuz, sever misiniz sorusu üzerine “adlarını
duydum ama bu adamların ne yaptığı hakkında hiçbir fikrim yok” (ki, doğrudur
söylediği) deyince gülmekten karnıma ağrılar girmişti.
Ama onu hep Borges ve Calvino ile birlikte anmışlardır. Daha
doğrusu Borges ve Calvino’yu onunla anarlar. Çünkü o kitaplarını (hepitopu 4
kitap bu arada; iki roman bir şiir ve bir çocuk kitabı) onlardan çok çok önce
yazmıştır.
Romanlarını İngilizce, şiirlerini İspanyolca yazmıştır.
Hırslı bir yazar değildi, yazarlığı meslek olarak, para kazanma yolu olarak
görenlerden nefret ederdi. (Çetin Altan’ın kulakları çınlasın! Eskiden Ç.A’nın
doğru söylediğini düşünürdüm, ama haklı çıkan Alfau olmuştur, hem de hazin bir
şekilde)
Bir arkadaşımla onu ziyarete gitmek istemiştik. O gün hasta
olduğu için kaldığı yer ziyarete izin vermedi. Sonra ben döndüm, orada yaşayan
arkadaşım bir gün bir kart almış. Alfau göndermiş. Ziyaretçi defterinde adımız
adresimiz vardı. Bu haftasonu bekliyorum, yazmış. Arkadaşım gitti tabii. Pazar
sabahı kaldığı yerin bahçesinde termostan çay içip kurabiye yemişler. Arkadaşım
telefon açıp beni Alfau ile konuşturdu. İspanyol aksanı çok belli oluyordu.
Aksanını düzletmeye çalışanları da sevmezdi.
1920’lerde yazdığı kitabını 1936 da bastırdı. Üstüne
düşmedi. ‘Blurb’ dayanışması zaten karakterine aykırıydı. “Yazdım, koydum bir
köşeye, okurlarsa okurlar” diyen bir edebiyat şövalyesi idi. Locos, o günler
için çok tuhaf, zamanının ötesinde bir kitaptı. Üstelik Borges, Calvino gibi
binlerce kitap okuyup bunlardan süzerek yazmamıştı. Çevirmen olarak çalıştığı
yerde arada bir çöpe gidecek boş kağıtlara yazmış ve işte bu parçalar Locos
olarak kitap haline gelmişti. Nabokov da onun takipçilerindendi ama o Nabokov
gibi çalıp çırpmamış ve bunu “metinlerarası” diye yorumlamak gülünçlüğüne
girmemişti.
Kaldığı yere gelen biri 1936 yılında basılmış kitabı Locos’u
tekrar basmak istediklerini söylemişti. Para vereceklerdi. Para siz de kalsın,
bir ktabım daha olacak şurada bir yerde dedi: Chromos. Meğer 1948 yılında
yazmış ve o günden beri çekmecede duruyormuş dosya.
Chromos’u o sene National Book Award’a aday gösterdi
eleştirmenler. Kitaplarından kazandığı topla para 250 (sonra bir 250 daha)
Dolar. O da ilk basımdan, yıl,1936. Umursamazdı. Yazarlık para kazanma
yolu olmamalıyıdı ona göre.
Biz onu ziyarete giderken arkadaşım “madem bu kadar ‘artist
ve cool’ o zaman niye yazmış?”diye sormuştu bana. Kendisine sorarız, dedim. Ama
soramadık o gün.
Şimdi düşünüyorum da, tabii ki yazacaktı. Ondaki yeteneğin
birazı diğer insanlarda olsa yeri göğü inletirlerdi. Ama o bunu ölüm kalım
meselesine dönüştürmedi. Kimseye yalakalık yapmadı, yaptırmadı. Para, ün
kazanacığım diye “yazı”da ve piyasada türlü numaralara kalkışmadı. (Koskoca
Marquez’in son yaptığını hatırlayın). Okurlarsa okurlar, işte orada duruyor
diyen bir adamdı o. Farkı buradadır.
Peki niye yazdı, ha? Peki, hangimiz yazmıyor ki?
Behlül Dündar