"Din insanlık, bilgi gibi amaçlar için ölüme atılmanın
bir manası vardır. Fakat bir kedi, alfabeyi bile bilmeyecek kadar cahil bir
dişi Hun veledi için; Kahvaltıda sucuk yiyen, en neşeli zamanında bile yüzüme
sevgiyle bakmaktan çekinen bilgisiz bir barbar için..."
Hun hükümdarı Attila kendisine Tanrı tarafından verilmiş
olan gücü elinde bir kılıç gibi kullanarak dünyaya yenilmez olarak nam salıyor.
Ancak Attila Tanrı'nın buyruğuna karşı gelemiyor ve ona yeniliyor. Atilla'nın
kim olduğu Zeta'nın dilinden ve onun bakış açısıyla anlatılıyor. Bizanslı bir
esir olan Zeta'nın bir Hun kızı olan Emöke'ye duyduğu aşk uğruna kaldığı Hun
toprakları, emrine girdiği Attila için savaşa katılması ve Attila'nın büyüyen
gölgesi okuyan herkesi etkisi altına alacak bir anlatımla sunuluyor. Tanrı'nn
Kılıcı Attila, dünyayı yerinden oynatan bir hükümdarın gücü ile uğruna her
şeyin göze alınabileceği aşkın gücünü karşılaştıran ve bu iki gücü ustalıkla
harmanlayan, keyifle okunacak bir biyografik roman.
*
ÖNSÖZ
Son söz olarak da okunabilir.
Zeta’yı tanır mısınız, diye Bizans’ta istediğinize sorun.
Herkes: “Onu bilmiyen var mı? Hepimiz tanırız” diye cevap verecek, hatta,
Kayserin kütüphanecisi ve ünlü Priskos’un dostudur. Akıllı, namuslu bir
adamdır. Altın gibi bir kalbi vardır” diyenler bile bulunacaktır.
Bu Zeta herhalde ben olacağım. Ama ne yalan söyliyeyim: Beni
hiç kimse tanıyamamıştır.
Evet, kayserin kütüphanecisi olduğum ve Priskos’un beni
sevdiği doğrudur. Fakat hiç de akıllı
bir adam değilim. Namusuma gelince, o da on para etmez.
Sorarım size , adam öldüren kimse insanseverlikten söz açabilir mi?
Evet, öldürdüm. Adam öldürdüm, hem bir kişi de değil,
yüzlercesini. Çaldım, yalan da söyledim. Istırabımı biraz olsun avutayım diye,
bütün bunları şu yapraklara geçirdim. Kitabı okuduktan sonra, bana maledilen
akıllığım veya dünyada hiç kimsenin daha üstününü yapamıyacağı çılgınlığım
hakkında hüküm vermek mümkün olacaktır.
Bu kadar şeyden sonra acaba o kimseler hala beni
tanıdıklarını iddia edebilecekler mi? Ne de tanımışlar ya! Birbirini yalnız
hayvanlar tanır. İnsanlar asla! Karım ve koruyucu meleğim olduğu, çekmecem
kadar kalbim de kendisine açık bulunduğu halde, Cicia bile beni hiçbir zaman anlıyamamıştır.
Evet, beni tanımaz. Biz insanların yalnız yüzünü
görebiliriz, fakat bu yüz onun benliği değildir, o bu perdenin arkasında durur.
Görünmez. Anlaşılmaz.
Bunu bana öğreten bir kız oldu.
Çeviren: Ziya Tuğal