Karım
kedileri seviyor.
Dipsiz bir
yanlış anlamalar uçurumunu gizleyecek kadar basit bir cümle.
“Ama, eğer
ben senin cümle kurma sevgine karışmıyorsam” diyor karım “benim kedilere olan
sevgim neden seni rahatsız etsin ki?”
İkindileyin
sayısız küçük kaplarda kediler için lezzetler hazırlıyor: bağırsak, ciğer,
yulaf ezmesi, puding, piliç ayağı, böbrek, süt. Sonra, merdivenlerde yankılanan
takunyaları ile üst üste yığdığı küçük kapları ve tavaları şıngırdatarak avluya
iniyor. Her bir yemeği ayrı ayrı kaplara koyarken onu terasdan izliyorum. Küçük
kaplar büyük kediler için; birkaç kedi beraber yesin diye de büyük kaplar ve
sayısız süt tabakları. Ayağa kalkıp, ellerini önlüğüne siliyor ve kedileri
çağırıyor.
Sevginin ne
olduğunu bilmiyor olabilirim; ama sihirin ne olduğunu iyi biliyorum. Sayısız
kedinin bir anda ortaya çıkması, karımın onları yönlendirmesi, kaplara
ağızlarını sokmaları, karımın yukarı kalkmış sırtlarını okşaması, kuyruklarının
kıvrılması, karımın pantolonunu tırmalamalarıdır sihir.
Mutfağa
dönüyorum; boş dairemi dolaşıyorum. Bir dolabı açıyorum ve içinde ne var diye
bakıyorum.
Karım
avludan dönünce akşam yemeği için ne hazırlamasını istediğimi soracak. Ben de
söyleyeceğim. Sessizce yemeğimizi yiyeceğiz. Tabağımda, yatakta, bluzunda,
ekmeğin üstünde bir kedi tüyü bulmak için boşuna çabalayacağım. Sonunda tatlım
da gelecek: Vanilyalı puding.
Vanilyaya
bayılırım.
Bir
seferinde karım “Nefret insanı doğadan uzaklaştırır, sevgi ise seni evrenin
beşiğine geri getirir.” demişti.
Demek
istediği canlıları seven bir insanın dünyanın ritmi ile uyumluluk içinde olduğu
idi: o insan için gündüz, gündüzdür; gece ise gece. Sabahla birlikte gözlerini
açar ve akşamla birlikte kapatır.
Tabii böyle
açıklamalar karımı ürpertir. “Eğer kelimeler bize demek istediklerini
anlatamıyorlarsa ne için varlar o zaman?” diyor.
Gerçektende,
kelimeler ne için var?
Takunyalarının
yankısını duyuyorum; geri geliyor. Yerime oturuyorum. Beni bıraktığı gibi
bulsun.
Geceleyin
uyanık bir şekilde uzanırken o yanımda uyuyor; arasıra iç çekişini duyuyorum.
Üzerine doğru eğilerek; loş ışığa rağmen burnunuun titreyişini, üst dudağının
kıvrılıp geri çekilerek dişlerinin gizli beyazlığını açığa çıkarışını görüyorum
- ve biliyorum: Karım düşünde bir fareyi görüyor.
Çeviren:
Behlül Dündar