'Damga', Reşat Nuri Güntekin'in kısa romanlarından biri.
Güntekin, çocukluk anılarının dile getirildiği eski İstanbul günlerini
anlatıyor. Vedia'ya duyulan büyük aşkın, sonunda boş bir kuruntu nedeniyle
umutsuzluğa dönüşmesini hüzünlenip severek okuyacaksınız. Özlenen bir evliliğin
gerçekleşmemesi, büyük bir düş kırıklığına yolaçıyor.
“Hayatımı bir vehme kurban etmişim.”
Genelde romanlar açılış cümleleri ile hatırlanır ama Damga,
kapanış cümlesi ile belleklere kazınan bir romandır.
“O kadar ıvır zıvır okumuşum da, bu kitabı nasıl atlamışım,”
diye sordum kendime okuyup bitirince. Okuduğum en güzel kitaplardan. Yüze
atılan bir tokat gibi. Hazin ama gerçeklerle dolu. Muhteşem bir dil ve edebiyat
şöleni.
Yazarın ustalığı her yerde görünüyor. (Yine belirtelim,
ustalıktan kastım, ‘yazar atölyesi’ denenen rezilliklerin öğrettiği numaraları
yapmak değil, ruhtan ve yetenekten gelen gerçek ustalık.) Özellikle küçük küçük
ayrıntılar bir iğne gibi batıyor okuyucunun ruhuna. (İnci kolye, iş arama
günleri vb. gibi) Bir basit halk masalını alıp, ustaca bir romanın en merkezine
yerleştiriyor, ve ardından tüm öyküyü bizi hayretlere düşürecek bir yere
götürüyor Reşat Nuri.
Aşk uğruna yaptığı bir hareketin nasıl tüm yaşamını
değiştirdiğini biraz da acımasızca anlatıyor kitap. Sanki bize masallara,
öykülere fazla kapılmayın der gibi. Yaparsak da romanın kahramanı İffet’in
düştüğü acıklı duruma düşeriz ama geride de böyle bir anı bırakırız işte.
Akıldan kalbe giderken sorun değil de, kalpten akıla
giderken hep kaybolur insan.
Nabokov’un Karanlıkta Kahkahası, Pamuk’un Masumiyet Müzesi
kitaplarını kat kat aşan bir roman Damga.