"Yo siempre me había imaginado el paraíso bajo la especie de una biblioteca."
"Ben cenneti hep bir çeşit kütüphane olarak düşlemişimdir."
Jorge Louis Borges

11 Haziran 2012 Pazartesi

SÖZCÜKLER-JEAN PAUL SARTRE

Çağının tanığı ve bilinci, düşünce ustası ve özgürlüklerin savunucusu olan Jean- Paul Sartre, çeşitli edebiyat alanlarını kapsayan çok sayıda yapıtıyla bize 20. yüzyılın bir özetini sunar. 1964'te değer görüldüğü Nobel Edebiyat Ödülünü kabul etmeyen Sartre, kuram ve eylem adamı niteliklerini kişiliğinde birleştiren yazar-aydın kimliğiyle tüm dünyada yaygın bir etki uyandırmıştır. Yazar, Sözcükler adını verdiği özyaşamöyküsünü 1953 yılında yazmaya başladı, 1954 yılında büyük bir bölümünü bitirmişti. 1964 yılında Sözcükler'i yeniden, bu kez daha yumuşatılmış, ayrıntılara daha çok önem veren bir üslupla yeniden kaleme aldı. Yazarın amacı, geçmişi yeniden canlandırmak değil, ona anlam kazandırmaktır. Gereksiz ayrıntılardan kaçınır, Marksçı düşünceden, belirli ölçüde de ruh çözümlemesinden yararlanarak bize, öznelliğin ağır bastığı çocukluk çağında, kendini nasıl edebiyata verdiğini, edebiyatta mutlağı bulduğunu anlatır. Kendi örneğini bize, bir kuşağın ve bir toplumsal sınıfın örneği olarak sunar.
*
Sözcüklerin ardından bakan bir çocuk

Jean Paul Sartre geçen yüzyıla damgasını vurmuş yazarlardandır. Sözcükler, bu büyük yazarın çocukluğunu, bu büyük yazarın nasıl bir hayatın içinden geçerek geldiğini gösteren önemli ve keyifli bir kitaptır.

Kitap, “Okumak” ve “Yazmak” adlı iki bölüme ayrılmış. Bir yazarın otobiyografisine ne de çok yakışan bir ayrışma, değil mi?

Bir roman gibi de okuyabildiğimiz bu otobiyografi, Sartre’ın aynı zamanda bir geçmişle hesaplaşmasıdır. Ama anlatmaya çalıştığım hesaplaşma bilinen hesaplaşmanın biraz dışında: Yazar, her şeyden önce yaşadıklarımızın yazılarımızı nasıl yönlendirdiğini dürüst bir şekilde anlatıyor. Bu bize şunu öğretir: Yazı dediğimiz şeye ne kadar güvenebiliriz? Daha doğrusu bir başkasının düşüncelerini (felsefe, din, politika, dünya görüşü vb alanlarındaki düşünceleri) neden dikkate alalım ki, eğer çocuklukta yaşadıklarımız etkiliyorsa, oluşturuyorsa düşüncelerimizi? Sartre bunu çok güzel itiraf ediyor. Bu nedenle öteden beri ′dürüst′ kelimesi kullanılımıştır bu kitap için.

Daha iyi ifade etmek gerekirse, Sartre’ın otobiyografisi bize mesela Orhan Pamuk, Martin Amis gibi postmodern yazarların otobiyografik yapıtları ile arasındaki farkı gösterir. Birincisi, gerçekte ne yaşadığını anlatırken; ötekiler, acaba nasıl bir öykü uydurup da bunu ilginç bir hale getiririm tekniği ile yazmaktadır. Farkı anlamak için Sartre’ın Sözcükler’i iyi bir başlangıç.

Not: Sözcükler, üç ayrı çeviri ile bulunuyor dilimizde. Selahattin Hilav, Bertan Onaran ve Alp Tümertekin. Üçü de iyi çevirilerdir.

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

©2012 Kitap Önerisi


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
9