Yeni bir çağın başlangıcı olan İstanbul'un fethi ile ilgili
kaynaklar oldukça sınırlıdır. XV. yüzyılı anlatan Osmanlı kaynaklarının büyük
bir kısmı daha sonraki yüzyıllarda kaleme alınmış eserlerdir. Bu yüzyılda
yaşamış olan ve Osmanlı-Bizans ilişkilerini anlatan dört büyük Bizans tarihçisi
vardır. Bunlardan birisi de bu çalışmaya konu olan Yorgios Sfrancis'dir. O
İstanbul'un fethini gören ve yazan son Bizanslı tarihçi olmasına rağmen eseri
günümüze kadar Türkçeye çevrilmemiştir. Sfrancis adıyla İstanbul'un fethini
anlatan kitaplar yayınlanmış olmasına rağmen gerçekte bunlar onun çalışmasıyla
ilgili olmayan çevirilerdir. Konuyla ilgili notlar ve değerlendirmelerle
zenginleştirilmiş bu çalışma, İstanbul'un fethini gören gerçek Sfrancis'in
eserinin sadece fetih kısmını değil bütününü kapsamaktadır.
1. "Zavallı Yorgios Sfrancis, protovestiaritis, sözde keşiş Grigorios, mutsuz hayatı boyunca
kendisinin yaşadiğı hadiseleri ve bir
takim başka olayları yazdi. Çocukken
ölmüş olmam veya doğmamış olmam benim için iyi olurdu. Ancak bu olmadığından
dolayı..." Daha kitabının en başında bu satırları yazması o yazarı
hemen benim yazarım yapmaya yeter de
artar bile.
2. Sfrancis
İstanbulun Fethi’ne şahit olmuş tek Bizanslı tarihçidir. Kitabı okurken sanki Sfrancis’le yeni
tanışmışsınız, sakin bir çay bahçesinde veya bir evin avlusunda akşamüstü onun
anlattıklarını dinliyormuşsunuz gibi bir hisse kapılıyorsunuz.
3. Sfrancis atalarımızdan “inançsızlar” “iman etmeyenler”
diye bahsettikçe yüzünüzde sevecen bir gülümseme meydana geliyor. Sfrancis tüm
kalbiyle kendi imanına sahip çıkıyor ama öyküsünü elinden geldiğince hak
gözetir bir şekilde aktardığına emin olabilirsiniz.
4. Birkaç Bizans İmparatoruna hizmet eden, onların en güvendiği
elçi olan Sfrancis tarihsel olayları sıra ile anlatırken, arada bir kendi
trajedisini tek bir cümle ile geçiştirirken (
“..aynı yıl oğlum daha 2 yaşına basmadan öldü. -Vay benim talihsizim,
vay başıma gelenler-..”- veya yıllar sonrasını anlatırken –“..derken bir haber
geldi: dünyalar güzeli kızım Tamar inançız emir’in (Fatih Sultan) sarayında
bulaşıcı hastalıktan öldü. -Vah vah zavallı başıma gelenlere!- Kendisi 14
yaşında ve tam 5 aylık idi.-) vb. içiniz öyle bir burkuluyor ki...
5. İstanbul’a yaklaşan Türk tehlikesini önlemek için elinden
geleni yapan dostumuz Fetih’i ve sonrasını çok sakin ve soğukkanlı bir şekilde,
üstünde fazla durmadan geçiştiriyor. Birçok tarihçi bunu başka türlü açıklıyor
ama bence aslında ruhunun derinlerinde bir derviş olan Sfrancis bu dünyadaki
aptalca çekişmelere artık tok olduğu için böyle davranıyor. Türk,Bizans,
İtalyan aslında pek fark etmiyor onun için.
6. Tarihsel olayları anlatırken sonlara doğru -artık iyice
Türk hakimiyeti kaplamıştır ortalığı- Hristiyanlık doktrinleri üzerine
konuşmaya başlar. Zaten çok imanlı olan dostumuz neden birden bire dini
konularda yazmış ve kendi safını apaçık ilan etmiştir diye düşünürken yanıtı
sonradan buldum: Meğer o dönemde hastaymış dostumuz. Herhalde ölmeden önce
nasıl iman ettiği bilinsin istemiş. Zaten bir yerde şu etkileyici cümleyi
söyler:”Bana atamdan miras olan inanç yeterlidir.”
7. Dostumuz Fetih’e,
Fetih öncesi ve sonrasına dair çok ilginç ve önemli bilgiler verirken
nesnelliği elinden bırakmaz. Asla kin, nefret
duyguları sinmez satırlarına.
8. Talihsizliği yüzlerce yıl sürmüştür çünkü Sahte
Sfrancis’in kitabını okumuştur onca araştırmacı, yazar, tarihçi. Ancak bu
yüzyılda gerçek ortaya çıkmış ve Sfrancis hak ettiği yeri almıştır.
9. Kitap orjinal dili ile birlikte, çok zengin dipnotlarla
ilk kez ve titiz bir şekilde orjinal dilinden (Orta Çağ Yunancası) Bizantolog
Doç.Dr Levent Kayapınar tarafından çevirilip yayınlandı. Harika bir iş çıkarmış
hoca.
10. “Hayatta hiçbir günah, hiçbir fiil ve hiçbir kötülük yok
ki ben sefil onları fikren, sözle ve isteyerek işlememiş olayım. Başka hiçbir
kimse daha once fikirleriyle, fiilleriyle ve konumuyla bu kadar günaha
girmemiştir.” derv e ekler aziz Francis: “Keşke ölüm bana vaki olsaydı. Bu
benim yaşadığım tüm güçlüklerin çaresi olurdu.” Huzur içinde yatsın.